istanbul escortistanbul escort ankara escortankara escort beylikdüzü escortbeylikdüzü escort bahçeşehir escortbahçeşehir escort beylikdüzü escortbeylikdüzü escort istanbul escortistanbul escort Yaşam Durmaz: Haziran 2013

20 Haziran 2013 Perşembe

Memeden kesme nasıl yapılmalı?

İpuçlarımız memeden kesmenizde size yardımcı olacak

Bebeğiniz kendiliğinden emmeyi bırakmazsa yavaş yavaş alıştırarak sütten kesebilirsiniz.

Her süt öğününü kestiğinizde bir başka öğünü kesmek için 3 gün beklemelisiniz. Bebeğinizi aniden emmeden uzaklaştırırsanız huysuz ve mutsuz olur. Beslenmeyi reddedebilir, hastalanabilir, bu nedenle beslenme bozuklukları ortaya çıkabilir.

Eğer bebeğinizi katı yiyeceklere alıştırdıysanız, çiğnemesini öğrendiyse beslenmede verilen yiyecek miktarlarını arttırarak seyrek emzirerek memeyi yavaş yavaş unutturmalısınız.

Bebeğinizi emzirme sayısı azaldığından dolayı göğüslerinizde biriken sütler birkaç gün içerisinde yok olur.

Günde bir kez emzirmeyi atlayarak işe başlayın. Kademeli olarak bir öğün-bir öğün azaltın, bebeğiniz zamanla alışacak. Besin maddesi olarak varsa sağılmış anne sütü, formül süt (devam maması) veya 1 yaştan büyük ise inek sütü verebilirsiniz.

Emzirme sürenizi kısaltın. Emzirme sonrası yaşına uygun ek besin verin.

Emzirmeyi erteleyin ve ilgisini başka tarafa çekin.

1 yaşından büyükse bebeğinize nerede ve ne zaman emzireceğinize dair kısıtlamalar koyabilirsiniz: Sadece bu koltukta ve uykudan önce emebilirsin veya sadece hava karardıktan sonra emebilirsin gibi.

Bu dönemde babalara büyük iş düşer. Siz etrafta değilken eşinizin beslemesi faydalı olabilir. Gece öğünlerinin kesilmesi her zaman daha zor. Bu nedenle gece emzirmeyi kesmeyi en sona bırakın. Gece uyandığında eşiniz veya bir yakınınız kucağına alsın ve sakinleştirmeye çalışsın.

Aşkın hayatımıza kattığı anlamlar

Aşk; kabullenmektir, neşedir, sorumluluktur, uyumdur, düşüncedir, beklentidir, mizahtır. Bunlar, muhteşem duygu olarak tanımlanan aşkın hayatımıza kattığı özel anlamlardan sadece birkaçı.

Hayatın insana sunduğu en güzel sürprizdir aşk. İşte ayaklarınızı yerden kesen o özel duygunun hayatınıza kattığı anlamlar…

- Aşk, iyi geceler öpücüğünü uzun tutmaktır.
- Aşk, beklentidir.
- Aşk, zaaflarınızın olduğunu ortaya çıkartır.
- Aşk, kabullenmektir.
- Aşk, "Şimdi zamanı değil" diye beklemeyi bilmektir.

Mutluluktur…

- Aşk sabırdır.
- Aşk, saçlarda başlayıp, topuklarda biten bir gezintidir.
- Aşk, keşiftir.
- Aşk, bağlandığında, karşındakine "Hayır" demektir.
- Aşk, şansını tanımaktır.
- Aşk, inceliktir.
- Aşk, korumaktır.
- Aşk, sorumluluktur.
- Aşk, ciddi bir tokalaşmayı kıkırdamaya dönüştürmektir.
- Aşk, mizahtır.
- Aşk, evinizdeki her şeyin yerinin değiştirilmesini kabullenmektir.
- Aşk, teslimiyettir.
- Aşk, saatin kaç olduğunu bilip aldırmamaktır.
- Aşk, neşedir.
- Aşk, sizi kucaklayan kolların gittikçe daha çok sarılmasıdır.
- Aşk, mutluluktur.
- Aşk, gecenin bir vakti "Sen uyu, benim gitmem gerek" dediğinizde, "Uyanık kalıp seni biraz daha görmeyi tercih ederim" cevabını almaktır.
- Aşk, sıcaklıktır.
- Aşk, tanıdığınızı zannettiğiniz insanın yeni yanlarını keşfetmektir.
- Aşk, tazeliktir.
- Aşk, uyandığınızda rüyanızı yanınızda bulmanızdır.
- Aşk düşlerin gerçek olmasıdır. Aşk, kocaman yatağın 3′te 1′ine sığışmaktır.
- Aşk, yakınlıktır.
- Aşk, evin anahtarlarından bir kopya daha yaptırmaktır.
- Aşk, güvendir.

Derstir…

- Aşk, "Hoşçakal" dedikten sonra tekrar karşılaşacağını bilmektir.
- Aşk, "gerildiğinizde sızlayan vücut" lafının anlamını bilmektir.
- Aşk, derstir.
- Aşk, banyo dolabını açtığınızda, diş macunu kapağını kapatılmamış bulmaktır.
- Aşk, uyumdur.
- Aşk, pencereden dışarıya baktığında kiminle olduğunu hatırlamaktır.
- Aşk, düşüncedir.
- Aşk, rüzgarın ağaçların arasında dolaşırken çıkarttığı sesi dinleyip, sevgilisinin yanında olmadığına hayıflanmaktır.
- Aşk, yalnızlıktır.
- Aşk, asla anlatılmayacak hikayelerdir.
- Aşk, çok özeldir.

Erkeklerin asla duymak istemedikleri...

Birisine sevgi ve saygıyla bağlı olmak dünyanın en mükemmel duygularındandır. Ama bazen ilişkiyi ya da partnerimizi zedeleyecek şeyler yapabiliyoruz. Çoğu zaman düşünmeden gelişi güzel konuştuğumuz, ani tepkiler verdiğimiz için erkek partnerlerimizi incitebiliyoruz.

Erkekler çocuk gibidir. Siz başka bir şey söylemek istersiniz ama onlar bambaşka bir şey anlayabilir. Bu yüzden konuşmadan önce iyice ölçüp, tartmalıyız. Özellikle erkeklerin ne olursa olsun kadınlardan duymak istemedikleri 8 farklı şey var. Onları sizler için araştırdık. Dileriz çoktan bunları sevgililerinize söylememişsinizdir.!

'Annesinin oğlu!'
Kadınların aksine erkekler anneleri ile anılmaktan hoşlanmazlar. Siz her fırsat bulduğunuzda annenize gider, ona olan biteni anlatır ve ondan fikir alırsınız ve bu kadınlar arasında gayet normal algılanır. Hatta erkek arkadaşınız bazı durumlarda annenizin sizi etkilediğini düşünse bile bunu size yansıtmaz. Ama erkekler aynı  şekilde annelerine düşkün oldukları zaman hoş karşılanmaz. Oysaki erkekler annelerine aşık insanlardır. Eşlerini bile annelerine en çok benzeyen kadınlardan seçerler. Sevgiliniz annesiyle çok haşır neşir ise ve bir tartışma sırasında ona 'anneci, annesinin oğlu, ana kuzusu' gibi sözler söylerseniz bu onun gururunu büyük ölçüde zedeler. Bir erkeği annesiyle olan yakınlığı ile vurmak bir ilişkiyi zedeleyen en büyük hatalardan birisidir.

'Saçların dökülüyor, kel kalacaksın'
Erkeklerin en büyük sorunlarından biridir saç dökülmesi. Hele ailelerinde kel olan bireyler varsa ergenlikten beridir ileride saçlarının döküleceğini, bu durumda ne yapacaklarını merak ederler. Yaş ilerledikçe alınlarında ve tepelerinde belirginleşen dökülmeleri görmezden gelmeye çalışırlar ama beraber oldukları kadınların bunu yüzlerine vuruyor olması onları son derece rahatsız eder. Sadece kel kaldıklarını hayal etmeleri bile kendilerini güvensiz hissetmelerine yetecektir. Kendini yetersiz ve güvensiz hisseden erkek egolarını tatmin etmek için şüphesiz başka kadınlarla flört etmeye çalışacak hala eskisi gibi yakışıklı olduğunu hem kendine hem size kanıtlamaya çalışacaktır. Böyle bir durumla karşılaşmak ve sevgilinizin moralini bozmamak için ona asla acı olan bu gerçeği söylemeyin!

'Konuşmamız lazım'
Bu söz erkeklerin kendilerini suçlu hissetmesinden başka hiçbir işe yaramaz. Bu sözü duyar duymaz ilk istedikleri onları bulamayacağınız bir yere ışınlanmaktır. Pek çok erkek için 'konuşmamız lazım' sözü göz yaşı anlamına gelir. Ve erkekler ağlayan kadınlardan pek haz etmezler. Ortada gerçekten ciddi bir sorun yoksa, kendi başınıza işin içinden çıkabileceğiniz ve düzeltebileceğiniz bir şey ise bunu sevgilinize söylemeyin.

'Arkadaşlarını sevmiyorum'
Erkekler arkadaşlarıyla vakit geçirmekten çok zevk alırlar. Bu onlar için bir nevi beyinlerini ve ruhlarını şarj etmektir. Ama kadınlar çoğu zaman eşlerinin arkadaşlarını potansiyel ara bozucu gördükleri için onlardan nefret ederler. Ve sevgilileri ne zaman arkadaşlarıyla plan yapsa trip atar, 'arkadaşlarını sevmiyorum' derler. Bu erkeklerin hiç hoşuna gitmeyen sözlerden biridir. Eğer onun arkadaşları hakkında olumsuz bir şeyler söylemek istiyorsanız kıskanç ve nevrotik bir kadın tutumu sergilemeden kibar bir dille anlatın. Böylece onu arkadaşlarına daha fazla itmemiş olursunuz. Hatta mümkünse sevmeseniz bile bunu ona belli etmeyin.

'Sen zaten hep böylesin!'
Onun karakteri ve inandığı şeyler uğruna bu sözü sarf ediyorsanız büyük hata yapıyorsunuz demektir. Hiçbir erkek ya da kadın kişiliğinin eleştirilmesinden zevk almaz. Özellikle erkekler kadınlar için karakterini değiştirmek istemez. Pek azı bunun için uğraşır. Bu sözü söylediğiniz zaman sevgiliniz daha önceki ilişkilerini düşünecek ve sizi onlarla kıyaslamaya başlayacaktır.

'Artık'
'Beni artık sevmiyorsun, benimle artık ilgilenmiyorsun, beni artık çok az arıyorsun, artık sinemaya gitmiyoruz, artık beni arzulamıyorsun'... bu liste uzar gider. Erkek bu sözü duyduğu zaman kendisini köşe kıstırılmış ve çaresiz hisseder. Erkekler böyledir, ilişki zamanla oturmaya başladığında güzel sözleri daha az söylemeye başlarlar. Ama bu sizi 'artık' daha az sevmediklerinden ya da düşünmediklerinden değildir. Bu 'artık' sizi gerçekten sevdiğini anladığına inandığı içindir.

'O kız güzel değil mi?'
Asla gerçek cevabı alamayacağınız, iki taraf içinde çok can sıkıcı bir soru. Erkek bu soruyu duyunca  hemen ' güzel desem günüm çok kötü geçecek'  diye düşünmeye başlar. Size 'hayır, güzel değil' dese siz onu yalancılıkla suçlayacaksınız, 'güzel' dese 'benden daha mı güzel' diyeceksiniz. En iyisi ne sevgilinizi zor durumda bırakın ne de sizin moraliniz bozulsun.

'Eski sevgilim asla böyle yapmazdı'
Mevcut sevgilinizle eski erkek arkadaşınızı karşılaştırmak kadar kötü bir durum yoktur. Düşünsenize aynısını o size söyleseydi neler hissederdiniz? Madem eski erkek arkadaşınız daha iyiydi neden şuan yeni bir erkek arkadaşınız var? Madem yeni erkek arkadaşınızı seviyorsunuz peki o zaman neden egosuna zarar vermeye çabalıyorsunuz? Sakın eski ve yeniyi mukayese etmeyin çünkü siz kaybedersiniz!

Kadınlar Sağlığına Ne Kadar Önem Veriyor?

Türkiye'deki kadınların çoğunluğu fiziksel sağlık durumundan genel olarak memnun. Buna karşın, kadınların üçte biri hayatında hiç jinekoloğa gitmemiş...

Sağlık ve iyi yaşam alanının lider şirketi Philips, kadın sağlığı üzerine Türkiye genelinde yaptığı yeni araştırma ile geçtiğimiz yıl açıkladığı “Sağlık ve İyi Yaşam Haritası”nı geliştirdi. 400’den fazla kadının katılımı ile 12 şehirde yapılan yeni araştırma; kadınların mevcut sağlık durumlarının ve meme kanserine yönelik farkındalık düzeylerinin tespit edilmesi amacıyla gerçekleştirildi.

Araştırma hakkında bilgi veren Türk Philips CEO’su ve Philips Sağlık Türkiye Genel Müdürü Willem Rozenberg, “Günümüzde kadınlar sağlık hizmetleriyle ilgili kararlarda ve harcamalarda çok büyük etki sahibidir, sağduyulu ve seçici müşterilerdir. Kadınlar sağlık hizmetlerinin esas müşterileridir, bunun nedeni sadece karmaşık sağlık yapılarına sahip olmaları değil, aynı zamanda genellikle aile fertlerinin sağlık durumlarını da yönetmeleridir. Kadınlar erkeklere göre daha uzun yaşar, dünya nüfusundaki oranları daha yüksektir ve hayatları boyunca sağlık kaynaklarını daha fazla tüketir.

Biz de bu bilgilerden yola çıkarak, toplumların sağlık ve yaşam kalitesini geliştirmeyi misyon edinmiş bir firma olarak, geçtiğimiz yıl Türkiye genelinde yaptığımız araştırma sonucunda açıkladığımız 'Sağlık ve İyi Yaşam Haritası'nı bu yıl da sağlık kadın sağlığı üzerine yaptığımız yeni araştırma ile geliştirdik. Türkiye’de yaşayan kadınların mevcut sağlık durumlarının ve meme kanserine yönelik farkındalık düzeylerinin tespit edilmesi amacıyla yaptığımız bu yeni araştırma; kadınların sağlık alanında yaşadığı sorunları ve beklentilerini anlamamıza ve bu doğrultuda ihtiyaçlarını doğru biçimde tespit etmemize fayda sağlayacaktır” dedi.

Kadınların Çoğu Sağlık Durumundan Memnun

Yapılan araştırmaya göre kadınların çoğunluğu (yüzde 62) fiziksel sağlık durumundan genel olarak memnun. Buna karşın, kadınların üzde 65’i yeterli düzeyde fiziksel egzersiz yapmıyor. Yüksek tansiyon, jinekolojik hastalıklar, eklem ağrıları ve meme kanseri görüşülen kişilerin önümüzdeki 5 yıl içerisinde sağlığı için tehdit oluşturacağından endişe ettikleri hastalıkların başında geliyor. Türkiye’deki kadınların yarıdan fazlası sağlık hizmetlerini kadınların ihtiyaçlarını karşılamada yeterli bulmuyor. Devletin kadın sağlığına yönelik olarak öncelik vermesi ve kaynak ayırması gerektiği düşünülen hastalıkların başında kanser geliyor, kanseri jinekolojik hastalıklar takip ediyor.

3 Kadından 1'i Hayatında Hiç Jinekoloğa Gitmemiş

Görüşülen kişilerin sadece üçte biri Türkiye’deki kanser teşhis ve tedavisine yönelik teknik ekipmanları yeterli buluyor. Kadınların yarıdan fazlası kanserden korunmak için hiçbir şey yapmıyor. Kadınların üçte biri hayatında hiç jinekoloğa gitmediğini söylüyor. Türkiye’deki kadınların yarıdan fazlası bugüne kadar meme kanseri taraması yaptırmak ve kontrol amacıyla bir doktora ya da sağlık kurumuna gitmediğini belirtiyor. Görüşülen kişilerin %38’i ilk mamografi için önerilen yaşı bilmiyor. Kadınların yüzde 78’i her yıl düzenli olarak mamografi çektirmenin meme kanseri teşhisine etkisinin büyük olduğunu düşünüyor. Benzer biçimde, erken teşhisin tedavi edilebilirlik üzerindeki önemine yönelik farkındalığın da yüksek olduğu görülüyor (yüzde 85).

Kadınların Yaklaşık Yarısı Meme Kanseriyle Tanışmış

Araştırma kapsamında görüşülen kişilerin yüzde 41’i daha önce kendisine veya bir yakınına meme kanseri teşhisi konduğunu söylüyor. “Üzüntü”, bu haber karşısında ilk hissedilen duyguların başında geliyor. Eşler kişiye kanser teşhisi konması durumunda bu durumun ilk paylaşılacağı kişi olarak belirtiliyor. Meme kanseri konusunda etkili bilgi kaynakları incelendiğinde, televizyon programları ve uzman doktorların bilgi alınan kaynakların başında geldiği görülüyor. Görüşülen kadınların yüzde 20’si ise meme kanseri hakkında hiçbir kaynaktan bilgi almadığını söylüyor.

Araştırma Notları

- Kadınların %62'si fiziksel sağlık durumundan genel olarak memnun.
- Kadınların %65’i yeterli düzeyde fiziksel egzersiz yapmıyor.
- Türkiye’deki kadınların yarıdan fazlası sağlık hizmetlerini ihtiyaçlarını karşılamada yeterli bulmuyor.
- Kadınların üçte biri hayatında hiç jinekoloğa gitmemiş.
- Türkiye’deki kadınların %78’i her yıl düzenli olarak mamografi çektirmenin meme kanseri teşhisine etkisinin büyük olduğunu düşünüyor.
- Kadınların %41’i daha önce kendisine veya bir yakınına meme kanseri teşhisi konduğunu belirtiyor.
- Kadınların yarıdan fazlası kanserden korunmak için hiçbir şey yapmıyor.

Burçlara Göre Prezevatif Tercihi...

Özel ve sosyal hayata dair ipuçları veren burçlar, bireyleri gezegenlerin etkisiyle dönemsel olarak libidolarındaki değişimlere göre farklı prezervatif çeşitlerine yöneltiyor. Ateş, Su, Toprak ve Hava grupları daha çok hangi prezervatif çeşidini neden kullanıyor? 

Prezervatif alırken yaşanan ‘utanma’ hissiyatını ortadan kaldırmak için kurulan prezervatifAl.com’un 2000 üyesi arasında eğlenceli bir anket çalışması yapıldı. Anketinin eğlenceli ve çarpıcı sonuçları şöyle:

Ateş Burçları

Sıcak, enerjik ve yaşamayı seven Ateş burçları, cinsel hayatlarında da yeniliklere açık, eğlenceli ve kontrollüdürler.

• Kalabalık ortamlarda seks fikri bile tahrik olmalarına yeten sabırsız ve aceleci Koç’ların tercihi; geciktiricili prezervatif.

• Özgüveni yüksek olan, yatakta üstünlük sağlamak isteyen ve yaramaz bir çocuktan farksız olan Aslan’ın tercihi; ekstra ince prezervatif.

• Genellikle meyveli & renkli prezervatifleri tercih eden Yay'lar; neşeli, espritüel ve renkli bir kişiliğini cinsel hayatına da yansıtıyor.

Toprak Burçları

İnce ruhlu, anlayışlı ve sadık yapıya sahip olan Toprak Burçları için cinsellik, adeta yemek yemekten farksızdır.

• Cinselliğin anlamı loş bir ışık, hafif bir müzik ve bir kadeh şampanya eşliğinde yemek gibi olduğu Boğa'ların tercihi; isıtıcı kremli ve/veya tırtıklı prezervatiflerden yana.

• İdealist, romantik ve mükemmelliyetçi Başak’ların kendilerini güvende hissetmeleri için extra kalın prezervatifler vazgeçilmezlerinden...

• Sevecen, tutkulu ve kadınının kendine tamamen teslim olmasını isteyen Oğlak erkeklerinin tercihi ise, geciktiricili ve/veya noktalı prezervatifler.

Hava Burçları

Değişken, meraklı ve hareketli Hava Burçları, ilişkilerinde adrenalin ve macerayı severler.

• İstikrarsız, havai ve eğlenmeyi seven İkizler erkekleri yatak oyunlarını iyi bilir ve tercihi renkli kişiliği gibi halkalı prezervatiflerden yana.

• Kendine hayran, entelektüel ve ilişkisinin monotonlaşması kabusu olan Terazi’ler, tırtıklı prezervatifi tercih ediyor.

• Cinselliğin arkadaşlıktan sonra geldiği Kova erkeklerinde, partneriyle öncelikli olarak arkadaşlık kurması ve ona saygı duyması gerekir. Kontrollü ilişkilerin öncüsü Kova’ların tercihi; güvenli ekstra kalın prezervatifler.

Su Burçları

Bir su damlası kadar masum, okyanuslar kadar da vahşi olan Su Burçları, hayal gücü ve cazibeleriyle renkli bir cinsel ilişki yaşarlar.

• Duygusal ve romantik yapıya sahip olan aşık olmak, sevmek için Yengeç’ler tercihlerini çikolata & gül aromalı prezervatifler’den yana kullanıyorlar.

• Karşı konulamaz bir cazibeye sahip ve zaman ve mekan tanımaksızın her daim cinselliğe hazır olan Akrep'lerin tercihi; ısıtıcı kremli prezervatiflerdir.

• Samimi, sevecen ve romantik bir aşık olan Balık’lar şımartılmaktan ve yatakta kontrolün elinde olmasından büyük haz duyarlar. Ekstra ince ve/veya çikolata & gül aromalı prezervatifler en çok kullandıkları arasında.

Evlilik kalbe iyi geliyor

Evlilikle ilgili yapılan tartışmaların sonu gelmiyor. Bir taraf evliliğin hayata olumsuz etkilerinden bahsetse de araştırmalar aslında evliliğin hayat kurtardığını ortaya koyuyor. 

Evliliğin hem kalp sağlığı yönünden, hem de kalp krizine bağlı ölümleri azaltması açısından kalbe iyi geldiği söyleyen Liv HOSPITAL Kalp Sağlığı Kliniği’nden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu, 14 Şubat Sevgililer Günü öncesi evliliğin yararlarından bahsetti.

Evlilik hem kadında hem de erkeklerde kalp krizi riskini azaltıyor. Daha önce yayınlanmış bazı çalışmalarda, evliliğin kalp hastalıkları yönünden riski azaltıcı etkisi gösterilmişti ama bunlar daha çok erkek hastalar üzerine yoğunlaşmıştı. ‘Europan Journal of Preventive Cardiology’ de yayınlanan yeni araştırmaya göre hem kadın hem de erkeğin akut koroner olaya bağlı bir kalp krizi ve ölüm olasılığının belirli oranda azaldığı ortaya çıktı.

Bekarlık sultanlık değilmiş
Finlandiya’da yapılan bu araştırmaya göre her iki cinsiyette ve tüm yaş gruplarında, evli olanlarda akut koroner olaya bağlı bir kalp krizi ve ölüm olasılığının belirgin olarak azaldığı vurgulanıyor. Özellikle orta yaşlı evli ve birlikte yaşayan çiftlerde akut olaydan sonraki süreç çok daha olumlu seyrediyor. Araştırmada 1993 ile 2002 arasında kalp krizi geçirmiş 15.300 hasta incelendi. Bu hastalardan 7.700’ü ilk 28 gün içinde hayatını kaybetti. Bekar olan erkeklerde kalp krizi gelişme ihtimali evli olanlara göre yüzde 58-66 daha yüksek bulundu. Kadınlarda da bu oran yüzde 60-65 daha yüksek saptandı.

Kalp krizine bağlı ölüm oranlarının ise bekar olanlarda çok daha yüksek olduğu gözlendi. Bekar erkeklerde kalbe bağlı ölüm oranı evli erkeklere göre yüzde 60-68 daha yüksek saptanırken bekar kadınlarda bu oran yüzde 71 daha fazlaydı. Bekarlığın sultanlık olmadığını bu çalışmayı referans göstererek vurgulamak yanlış olmaz. Sağlıklı bir kalp için önce kalbi sevgi ve aşkla dolduracak bir eş bulmak önemli.

İşte nedenler
• Yalnız yaşayan insanın yemek alışkanlıkları ve hayat düzeni sağlıklı olmaz. Ayrıca günün getirdiği zorlukları da paylaşacağı bir eşi olmaması nedeniyle hayatın yükünü tek başına omuzlar.

• Birlikte yaşayan çiftler birbirlerine özen gösteriyorlarsa, hem yemek alışkanlıkları daha sağlıklı olur, hem de bir hastalık ile karşı karşıya kaldıklarında daha titiz bir bakım sağlanır.

Kardiyoloji Uzmanı
Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu
• Çiftler el ele yürüyüşlere de çıkıyor, günlük egzersizlerini yapabiliyorlarsa sonuçlar kalp sağlığı yönünden daha da başarılı olur. Sağlıklı bir kalp için mutlu ve sevgi dolu bir evlilik artık reçetelerimize yazılabilir.

• Bekar insanların sosyo-ekonomik düzeyi daha düşük olabilir.

• Evli insanların ekonomik düzeyi daha iyi, daha sağlıklı yaşıyorlar, sosyal çevreleri var ve destek alma ihtimalleri daha yüksek.

• Evli çiftlerin ambulans çağırmaları daha kolay oluyor. Evli insanların hem hastane hem de eve çıktıktan sonraki süreçlerinde bakım ve tedavileri daha başarılı oluyor. Bekar veya yalnız yaşayanların sağlıkları ile takipleri yetersiz kalabiliyor. Günlük ilaç takibi, kolesterol düşürücü veya tansiyon ilaçların düzenli alımı aksayabiliyor.

11 Haziran 2013 Salı

Kokunuz kişiliğinizi yansıtır

Bazıları çiçek kokularını, bazıları baharatı tercih ederken, kimi sabunsu kokuları sever, kimisi de şekerli kokuları… Kokular sizi egzotik, masum, güçlü ya da seksi gösterebilir. İşte ayrıntılar…

Parfümler her biri farklı koku, doku ve kalıcılıkları olan sofistike ürünlerdir, tıpkı insanların her birinin karakterinin farklı oluşu gibi. Herkesin parfüm seçerken zevkleri farklılık göstermektedir.

Elbette ki moda bazen parfüm seçimlerimizi etkileyebilir. Trendler bir yıl meyve aromalı kokulara işaret ederken diğer bir yıl bizi daha yoğun içerikli esintilere yönlendirebilirler.

Fakat unutulmamalı ki parfüm, bir insanın kişiliği gibidir. Bunun için parfüm seçimlerinizde dikkatli olmalı ve teninize uyumuna çok özen göstermelisiniz.

Parfümünüzü teninize uygun seçin

Parfümler her tende aynı etkiyi göstermeyebilir, esmer bir cildin çiçek kokusunu taşıyışı ile açık bir tenin aynı kokuyu taşıması arasında farklar vardır. Parfümünüzün kalıcılığı, kokunuzu seçmenizle doğru orantılıdır.

Parfüm seçiminde yaş önemli

Parfüm kullanımı yaş ve zaman faktörüne göre de değişkenlik gösterir. Gençlerin daha soft kokuları tercih etmeleri önerilirken, ilerleyen yaşlar yerini çiçek ve baharat kokularına bırakmalıdır.

Doğal kokuları gözardı etmeyin

Sabahları özellikle işe, alışverişe giderken daha doğal kokular kullanılırken, akşamları çok daha yoğun ve çarpıcı kokuları tercih edebilirsiniz özellikle davetlerde.

Yoğun parfüm seçiminizde kışın baharat, yazın çiçek aromalarını öneririz…

Koca karı ilacı olarak bakılıyor

Koca karı ilaçlarıyla bitki bilimini karıştırmayalım! Üniversitelerde okutulan, araştırma merkezleri kurulan bitki bilimi ülkemizde de son yıllarda yaygınlaştı. Ancak yine koca karı ilacı yapanlarla gerçek bilim adamlarını ayırmak lazım. 

Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu, araştırmaları Michigan State Üniversitesi gibi okullarda okutulan bir bilim adamı. Uzmanımızdan anne adayları ve annelerimiz için bitkisel öneriler aldık.

Güven her konuda çok önemli. Hele konu sağlıksa en önemli şey, güvenilir bir teşhis ve tedavi. Son yıllarda artan amansız hastalıklar nedeniyle derman için artık her yola başvuruluyor. Alternatif tıp bunların en önde geleni. Ama tabii bu 'bilim'in de (bilimi tırnak içine almamızın nedeni bilim oluğunu vurgulamak) uzman kişilerce uygulanması gerekir. Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu da bir bilim adamı. Kimya profesörü olsa da araştırmalarını bitkilere adamış. Yıllar süren araştırmaları sonucunda oluşturduğu kürleri üniversite kürsülerinde ders olarak okutuluyor. Dolayısıyla güvenilirlik ilkesi bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. İşte kocakarı ilaçları satıcılarından ve çerçöpçülerden onu ayıran da bu bilimselliği. Kendisinin kitaplarında da açıkladığı bitkilerin faydaları ve  kürlerinin hepsini bütünüyle bu söyleşimizde ele almamız tabii mümkün değil. (Kitapları:'Bitkisel Sağlık Rehberi', 'Tıbbi Bitkiler Kitabı', Bitkisel Kürler Rehberi')

Size bu söyleşide hamileliğinizde, emzirirken ya da bebeğinizin gazı çıkarırken hangi sebze ve meyveleri nasıl tüketebilirsiniz onun bilgisini vereceğiz.

Bir kimya profesörüsünüz ama bitki bilimi konusunda Avrupa'daki üniversitelerde araştırmalarınız okutuluyor…

Osmanlı'nın 6 yüzyıl öncesine dayanan bir otacı kültürü var. Ben ülkemizde 40 yıla yakın bir süredir bitkileri araştırıyorum. Bu işi bilimsel yoldan yapıyorum. Bizdeki otacı kültürünü bilimsel boyutta ele alıyorum. Sonuçta bitkisel tedavi diye bir bilim var. Amerika'da hekimler bitkisel tedavi kurslarına katılıyor, bunun eğitimini alıyorlar. Türkiye'de ise genelde bu işe 'çerçöp', 'koca karı ilacı' olarak bakılıyor. Oysa ki dünyanın hiçbir yerinde Anadolu topraklarındaki kadar kaliteli bitkiler yetişmiyor. Bizim tonlarca bitkimiz yurtdışına gidiyor. Çok pahalı fiyatlarla bize ilaç olarak geri dönüyor.

Peki, gelelim yeni annelerimizin en merak ettiği soruya: Hangi bitkiler sütü artırır? 
Anne sütünü artırıcı yiyecekler arasında taze beyaz üzümün birer avuç öğleden önce, bir avuç da öğleden sonra tüketilmesi gerekir. Ayrıca dereotu da bu sıkıntıyı çözer. Taze beyaz üzümün başka bir faydası da kalpteki ritim bozukluğuna karşı mükemmel bir tedavi edici özelliğe sahip olması. Dereotu bir hafta, sabah öğle akşam birer tutam tüketilebilir. Ama aynı anda hem dereotu hem beyaz üzüm olmaz. Bunun dışında incir, havuç, taze beyaz dut yesinler. Bunların hiçbiri aynı anda olmamalı. Bir hafta birini, bir hafta birini yemelisiniz.

Anason, kereviz, balkabağı, çilek, kıvırcık salata, sumak, rezene çayının süt artırıcı etkisi var. Kereviz kürünü uygulayacaklar için de bir uyarı da bulunayım. Yüksek tansiyon problemi olanlar bu kürü kesinlikle kullanmasın. Anne sütünü azaltan bitkilerse; nane maydanoz, adaçayı, şeker kamışıdır. Her türlü salamurası yapılmış besinler, sirke ve limon suyunun fazlası anne sütünün azalmasına neden olur.

Sadece üzüm değil; beyaz üzüm mü olmalı? 
Evet. Ayrıca kendinizi yorgun hissediyorsanız, kronik yorgunluğunuz varsa bir avuç taze beyaz üzüm tüketmeyi deneyebilirsiniz. 20 dakika sonra olumlu etkisini hemen gösterecektir.

Hamilelikte pek önermeyeceğiniz sebzeler var mı?
Hamileliğin ilk 3 ayında nane ve maydanoz pek yenmese iyi olur. Düşük yapma riskleri çok yüksek çünkü.

Bebeklerin gaz sıkıntıları malum. Ne yapılabilir?
Anneler öncelikle bebeklerinin gazını çıkarmadan kesinlikle yatırmasın. Bazı anneler bal şifalıdır deyip parmaklarına bal sürüp parmaklarını emdirir. Bu kesinlikle yapılmamalı. Çünkü bebeklerde daha enzimler gelişmemiştir. Balınsa sindirimi çok zor. En önemlisi de bal kabızlık yapar ve bebeklerin sindirimini bozar. Rezene çayının eczanelerde satılanları var. Belirtilen miktarda onu verebilirler.

Doğum sonrası kilo vermek isteyen annelere önereceğiniz kürler var mı? Olmalı mı? 
Hayır yok. Bu dönemde anneler vücut dengelerini bozmamalı. Emzirme dönemindeki annelerin 'Çocuğumu emziriyorum, doğum sonrasında kilolarımı korumak istiyorum. Hangi kürü uygulayarak zayıflayabilirim?' sorularıyla karşı karşıya kalıyorum. Emzirme döneminde diyet yapılmaması gerekir. Neden diye sorarsanız; zayıflama sırasında birikmiş olan yağların yanması söz konusu.

Vücudumuz, toksinleri, zirai ilaçları az miktarda da olsa besinler aracılığıyla alıyor. Tabii bu yağlar yakılırken toksinler yağda çözünme özelliğine sahip olduğu için yağ dokusunda toplanırlar. Zayıfladığınızda bunlar açığa çıkar ve bebeğe geçer. Güçlü diyet uygulayarak zayıflayanlara dikkat edin. Yüzlerinde sivilce çıkar. İşte onu tetikleyen, yağ dokusundaki toksinlerin kana geçmesi. Ayrıca organlara da zarar verir. Dolayısıyla emzirme döneminde annelerin zayıflama diyetleri uygulaması çok sakıncalı.

Gelelim soğan mucizenize! Bilmeyen okurlarımız için kısaca özetleyelim. Soğanın kadınlar için bir mucize olduğu belirtiliyor ve soğan kürü sayesinde yumurtalıkların yenilendiğini ve ufak çaptaki kistler nedeniyle çocuk sahibi olmayan anne adaylarının anne olabileceğini vurguluyorsunuz.

Evet, bu sayede hamile kalan birçok hastam var. soğanla ilgili araştırmalarım yaklaşık30 yıl öncesine dayanır. İçindeki etkin maddeleri araştırıyorum. Özellikle yumurtalık kisti olup da hamile kalmakta zorluk çekenler, çikolata kisti, miyomu olan hamile kalması zorlaşır. Soğan küründen sonra çoğu hastam olumlu sonuç aldı. Artık soğan kürünü hekimler de öneriyor. 7 cm'e kadar olan miyomlarda soğan kürü uygulanabilir. Tabii doktor kontrolünde olmak şartıyla.

Peki, bitkilerin yan etkileri yok mu? 
Olmaz mı! Bitkilerin de yan etkisi var. Miktarını doğru kullanmak gerekir. Hiçbir bitkisel kür, arkadaşıma çok iyi geldi deyip kullanılmamalı. Herkesin bünyesi farklı. Ayrıca bitkiler de vücutta alışkanlık yapar. Kullanıp gerektiğinde ara vermek gerekir.

Anne adaylarımıza ne önerirsiniz? 
Hamilelik döneminde ilk 3 ayda doktorlarına  danışmadan kendi kafalarına göre bitkisel çay kullanmasınlar. Çünkü hiçbirimizin metabolizması birbirine benzemez. Genel olarak insanların %95'inin vücudundaki bağışıklık sistemi aynı. Ama daha ayrıntılı incelendiğinde hiçbir benzeri yoktur! Dolayısıyla size iyi gelen çay, başkasına iyi gelmeyebilir. Bebek hamileliğinizin ilk 3 ayında çok hızlı gelişir. İşte bu dönemde doktora çok sık kontrol olmak gerekir. Ama özellikle bu dönemde brokoli, patates çok iyi. Çoz fazla hayvansal yağ ve hamur işinden uzak duracaklar.

Sağlıklı beslenmenin temeli nedir?
Sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmek. Bakın, kadınlar artık zor hamile kalıyor. Erkeklerin sperm sayısı azalıyor. Bunun nedeni kısır tohumlar. Bunların ürünlerini tüketmeyeceksiniz. Her meyveyi sebzeyi zamanında tüketeceksiniz. Domates, salatalık, biber, patlıcan bunların içinde kırık genler var. işte bunların içindeki kırık genler erkekteki sperm sayısını kadınların yumurta sayısını etkiliyor. Hamilelik de zorlaşıyor. Doğal tohumlardan üretilmiş sebze ve meyveyi tüketmek gerekir.

İbrahim Adnan Saraçoğlu

Kaynak: HT Hayat

Zayıflamak için 8 dakika yeterli!

Dört hafta boyunca her sabah kendinize sadece 8 dakika ayırarak ideal kilonuza kavuşabilirsiniz. Yeter ki kilo verebileceğinize inanın ve kendinize güvenin.

Jorge Cruise, Amerika'da milyonlarca insanın hiç kaçırmadan izlediği televizyon programı 'Sabahları 8 Dakika' nın yaratıcısı... Fakat Cruise kendini iyi bir vücuda sahip olmaya adamış 'bay vücut'lardan biri değil... Her sabah 8 dakikalık bir egzersiz ve doğru beslenme programıyla sadece 4 haftada forma girmeyi öneren bir uzman... Fazla kilolu olmaktan utanmanın ne demek olduğunu biliyorum çünkü yaşadım' diyen Jorge Cruise küçüklüğünden beri sağlıklısız bir hayat sürmüş: "Enerjim yoktu, her gün baş ağrıları çekiyordum ve ciddi astım rahatsızlığım vardı."

Haftalarca mide ağrısı çeken, bol bol su ve bitki çayları içen, yemek yiyemeyen ve hızla kilo kaybetmeye başlayan Jorge Cruise, ağrısı artıp acilen hastaneye kaldırıldığında apandisitinin patladığını öğrenmiş. Bu olaydan sonra yeme alışkanlıklarını kökten değiştirmiş. "Fazla süt ürünü ve kırmızı et yemeyi bıraktım, işlenmiş gıdalardan tam tahıllara ve sebzelere geçiş yaptım, bol su içmeye, soya ürünleri yemeye başladım. Bir gün baş ağrılarımın ve astımımın kesildiğini fark ettim. Kendimi sağlıklı ve enerjik hissediyordum" diyen Cruise, şimdi insanların sağlıklı olmalarına ve bunu korumalarına yardım etmek istiyor. Jorge Cruise yaşamını başka insanlara en iyi ve en verimli kilo verme bilgilerini öğretmeye adamış.

Nasıl Uygulanır?
28 günde kilo vermek ve ideal kiloya ulaşmak için mucizeler vaad eden 'Sabahları 8 Dakika' programı üç temel kurala dayanıyor:

1- Sabahları 8 dakika uygulamasından önce yapacağınız günlük 'Uyanma konuşması'yla kendi iç motivasyonunuzu yaratacaksınız. Bu size yeni yaşam biçiminizi sevme konusunda kendinizi motive etmeniz için gerekli olan heyecanı sağlayacak. Bu konuşma sırasında kilo verme hedeflerinizi saptayın, bu kilolardan kurtulmak için yeni ikna yolları keşfedin. Kendinizi olumsuz düşünen birinden olumlu düşünen biri haline dönüştürün.
2- Nefes alma şeklinizi değiştirerek gizli bir enerji kaynağı yaratın, hareketlerinizi değiştirmek için gözünüzde canlandırma gücünden yararlanın. Sahip olduğunuzu bilmediğiniz zamanı ortaya çıkarın, bir saniye içinde ruh halinizi düzeltin, özgüveninizi ortaya çıkarın.
3- Ayrıca sabahları yapacağınız uyanma konuşmasına ek olarak programın bir başka öğesi de 'Günlük'. Bu bölümde; kaydettiğiniz ilerlemeyi, yaptığınız atılımları ve yaşamınızda sizi mutlu kılan şeyleri yazmak yeterli.

Yağ Yiyin, Forma Girin!
Takip etmesi son derece kolay olan 'yağ yiyin forma girin' beslenme programı kişide yemekten yoksun bırakılma duygusu uyandırmıyor. Bu programda, hemen her diyette söylendiği gibi, sadece omega yağlarını yemek zorunda değilsiniz. Yemeklerinizde her türlü yağı, hatta tereyağı gibi doymuş yağları bile kullanabilirsiniz. Ayrıca mısır yağı veya hoşlandığınız diğer yağları da kullanabilirsiniz. Sadece bunları az miktarda kullanmaya dikkat edin.

Sadece hafta sonu spor yapmayın

Sadece hafta sonu spor yapmayınIsınmadan spor yapmanın, spor yaralanmalarının başlıca nedeni olduğuna da işaret ediliyor.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Semih Gür, sadece hafta sonu spor yapmanın çok doğru olmadığını belirterek, onlarda yaralanmaların daha sık olduğunu kaydetti.

Türkiye Spor Yaralanmaları, Artroskopi ve Diz Cerrahisi Derneği’nin (TUSYAD) düzenlediği 10. Türk Spor Yaralanmaları, Artroskopi ve Diz Cerrahisi Kongresine de başkanlık eden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Semih Gür, spor yaralanmalarından korunmak için kişinin kendinden kaynaklanan nedenler ile çevresel faktörleri ortadan kaldırması gerektiğini söyledi.

Kişinin spor yaptığı ortam, saha, zemin, hava şartları, kapalı ortam ve havalandırmanın yeterliliği, kullanılan ayakkabı ve koruyucu malzemelerin kalitesinin önemli olduğu vurgulayan Gür, bunlara dikkat edilmeyen durumlarda spor yaralanmalarının fazla görüldüğünü bildirdi.

Isınmadan spor yapmanın, spor yaralanmalarının başlıca nedeni olduğuna da işaret eden Gür, "Spor yaralanmalarına karşı ısınma ve soğuma hareketlerine dikkat etmek lazım. Isınma hareketleriyle kasları biraz gevşetip, ısıtıp ondan sonra spora başlamalıyız. Her hareketi yavaş yavaş artırarak, bu sistem içinde kaslarımızı güçlendirerek yapmamız lazım" diye konuştu.

Spor yaralanmalarının ortadan kaldırılamayacağını ancak azaltılabileceğini anlatan Gür, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kişiyi tamamen iyi bir sporcu yapın, spor için iyi bir ortam sağlayın karşı takımdan bir sporcunun hatalı bir hareketi spor yaralanmalarına neden olabiliyor. Sporda fair play önemli. Sporun bir yaşam biçimi olması gerekiyor. Çocukluktan itibaren spor ahlakıyla, spor  kültürüyle gelişmek gerekiyor. O nedenle spor yaralanmalarını ortadan kaldırmak mümkün değil ama önlemlerle önlenebilir."

 -HALI SAHADA YARALANMA DAHA ÇOK OLUYOR-

Sadece hafta sonu spor yapmanın çok doğru olmadığını da belirten Semih Gür, "Halı sahalarda yaralanmalar daha sık oluyor. (Hafta sonu bir saat top oynamayın) diyemeyiz ama eğer böyle spor yapılıyorsa kişinin ısınmaya dikkat etmesi gerekiyor. Spor yaparken ısınma periyodu geçirmek, iyi ısınmak gerekiyor. Sporun belli periyotlarda yapılması gerekiyor. Spor yaralanmalarından korunmanın temel felsefesi yaptığın işe saygı duymak, yaptığın işten zevk almak, daha uygun ortamda yapmaya çalışmaktır" diye konuştu.

Spor yaralanmalarında en çok diz ve ayak bileği yaralanmalarıyla karşılaştıklarını kaydeden Semih Gür, şu bilgileri verdi: "Yaralanmalar zorlanmayla başlıyor, yumuşak doku zedelenmeleri, menisküs, ön çapraz bağ, kıkırdak problemleri oluyor. Çivi çiviyi sökmüyor. Kişi kendini kötü hissettiğinde, yaralanma olduğunda o spora ara vermesi gerekiyor. Yaralanma olduysa doktora başvurmak gerekiyor, önemsiz yaralanma bile ileride ciddi sakatlıklara neden oluyor. (Bir şey olmaz, ayağım burkuldu) demememiz lazım. Yanlış bir şey olduktan sonra tedavi etmek zordur, yaralanmayı engellemek daha kolay ve ucuzdur. Yaralanmaları önleyici önlemler  almalıyız."

Spor yaralanmalarından korunmak için de çevresel faktörleri ve kişinin kendinden kaynaklanan nedenleri ortadan kaldırmak gerektiğini vurgulayan Gür, "Sigara, alkol, uyuşturucu alan insanlar daha çabuk yaralanıyor. Zihinsel yorgunluk, sigara ve alkol gibi alışkanlıklar, konsantrasyon yetersizliği, psikolojik faktörler de spor yaralanmalarının önemli nedenlerinden. Aşırı alkol alınan bir geceden sonra spor yapmak sakatlanmayı beraberinde getiriyor" dedi.

Gözaltı torbalarından kurtulun!

Gözaltı torbalarından kurtulun!Güzelliğin ve yüz ifadesinin en önemli unsurlarından biri olan gözler, yaşın ilerlemesiyle birlikte deforme olabiliyor.

Göz kapaklarında düşme ve gözaltı torbaları en güzel gözlere bile gölge düşürüyor ama basit estetik müdahalelerle yıllara meydan okuyan canlı ve sağlıklı bakışlara sahip olabilirsiniz. Estetik ve Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, göz çevresi estetiği hakkında merak edilenleri anlatıyor…

Göz çevresi sorunlarının lokal anestezi ile acısız ve çok kısa sürede düzeltilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kışlaoğlu ‘’Göz kapağı yaşlanmaya bağlı olarak ya da kalıtsal nedenlerle çok genç yaşlarda da torbalanabilir. Bazen de göz kapağı derisinde torbalanma olmadan sadece sarkma ya da gevşeme görülebilir. Tüm bunlar kişiyi yorgun ve yaşlı gösterir. Bu durumun estetik görünüm bozukluğuna neden olması yanında, sarkık haldeki üst göz kapaklarının gözün önünü kapatması kişinin görmesini de engelleyebilir’’ dedi.

Göz Kapağı Ameliyatı Nasıl Yapılır?

‘’Göz kapağı estetiği ameliyatı ya da blefaroplasti, göz kapaklarına uygulanan estetik cerrahi girişimdir. Alt ve üst göz kapaklarından fazla sarkma ve torbalanmaya neden olan deri fazlalıkları çıkarılır ancak çıkarılan doku miktarlarının çok iyi planlanması gerekir’’ diyen Prof. Kışlaoğlu, operasyon sırasında yapılanları şöyle açıkladı; ‘’Estetik göz kapağı ameliyatı ile fazla deri alınır ve ayrıca fıtıklaşmış yağ dokusu önündeki zar kuvvetlendirilir. Bu şekilde hem güzel bir görünüm elde edilir hem de kişinin rahat görmesi sağlanmış olur. Göz kapağı estetiği lokal anestezi ile yapılır ancak hastanın talebine göre veya başka işlemler de yapılacaksa genel anestezi altında da yapılabilir. Hastanın mevcut şikâyetlerine göre sadece üst veya alt kapaklar ya da her ikisi de aynı anda ameliyat edilebilir. Ameliyat ortalama 1–1,5 saat sürer’’

Operasyon Sonrası İz Kalıyor mu?

Üst göz kapağı için kesi göz kapağının katlanma yerinden yapılır. Üst göz kapağında gizli bir dikiş ve alt göz kapağında kirpik dibinde kendiliğinden kaybolan dikişler vardır. Bu nedenle iz görünmez. Ayrıca göz kapakları insan derisinde en az iz bırakan bölgelerdendir. Ameliyat sonrası ödem oluşumunu önlemek için göz 1 saat kapalı tutulur. Hasta hemen evine dönebilir. Herhangi bir sargı ya da pansuman söz konusu değildir. Hasta iki gün sonra banyo yapabilir, doğal ihtiyaçlarını rahatlıkla giderebilir. Dört gün sonra üst göz kapağındaki dikiş alınır. Bu süre zarfında hasta güneş gözlüğü takarak günlük hayatına devam edebilir. Bu operasyon tek başına uygulanırken kaş kaldırma ve yüz germe operasyonları ile kombine edilebilir.

Yeni Göz Kapağı Şeklini Ne Kadar Korur?

Genellikle bu operasyonlar iyi sonuç verir ve revizyon (yeniden cerrahi girişim) nadiren gerekli görülür. Göz kapaklarının yeni şekli, yerçekimi dolayısıyla bazen 5–10 yıl bazen de ömür boyu dayanır.

Erkekleri tavlamada yeni trendler

Beyaz atlı prensiniz, gökten zembille inmeyecek maalesef! Onu bulmak için elinizi kolunuzu bağlayıp, oturup beklemeniz yerine harekete geçmeyi öneriyoruz. Mademki aşkta her yol mubah; dönemin ve teknolojinin son moda nimetlerinden faydalanmaya ne dersiniz?

Eskiden insanlar sadece lise, üniversite, iş, arkadaş ortamı ya da aile vasıtasıyla birileriyle tanışabiliyordu. Bunun ötesindeki tanışmalar ise olağandışı kalıyor, hatta kader diye nitelendiriliyordu. Peki ama "hayatının aşkını bulmak" gibi ciddi bir meseleyi kim kadere bırakmak ister ki? Kimse istemez…

Artık kimse kaderini kabullenip, yerine oturup, beyaz atlı prensin bu kısıtlı koşullar altında kendisini bulmasını beklemek zorunda da değil!

Bu devirde bekârların önündeki yöntemler ise geçmişe oranla çok daha alternatif dolu…

Cep telefonu

Cep telefonunuzun aşka giden yol olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Hani şu 900′lü hatların sloganında olduğu gibi, belki de hayatınızın aşkı hemen telefonun öbür ucunda! Yanlış anlamayın tabii ki o deli saçması hatlardan bahsetmiyoruz!

İlk önce Singapur'da başlayan bir uygulamadan bahsediyoruz! Bir internet sitesinden sadece bu iş için geliştirilmiş yazılımı yüklüyorsunuz. Programı yükledikten sonra, kendinizle ilgili önemli bilgileri dolduruyor, bir fotoğraf ekliyor ve ne istediğinizi yazıyorsunuz; daha sonra tek yapmanız gereken telefonunuzu açık tutmak. Ve telefonunuz potansiyel sevgilinizi aramak için havaya sinyaller göndermeye başlıyor! Enteresan değil mi?

Bluetooth teknolojisi

Artık herkesin en azından wap'lı, zap'lı, bluetooth'lu telefonları var. Pek çok kişinin aslında ne olduğunu bile bilmediği, öğrenmeye de ihtiyaç duymadığı bu özelliklerden bluetooth belki de hayatınızı değiştirebilir. Örneğin otobüste ya da bir süpermarkette ya da çok kalabalık herhangi bir yerde flörtü başlatmak için telefonun bu özelliğinden yararlanabilirsiniz.

Siz bluetooth'u açınca etrafta bluetooth özelliğine sahip telefonların sahiplerinin kimlikleri belirecektir. Bluetooth kullanıcılarından biriyle bu şekilde gizli bir buluşma bile ayarlanabilir, kim bilir… Çok heyecan verici olmaz mı?

Hızlı randevular

Bir bar ya da diğer bir yerde düzenlenen bu gecelerde, bir grup bekâr erkek ve kadın buluşur. Herkese, örneğin 3-4 dakika gibi, birbirlerini tanımak için kısa bir süre verilir. Herkesin elinde bir de skor kartı bulunmaktadır. Bu karta da beğendiniz kişileri işaretleyebilirsiniz.

Bu gibi bir organizasyon insanı zaman ve stresten kurtararak aynı anda bir gecede, hatta birkaç saat içerisinde pek çok potansiyel sevgili adayıyla tanışma şansı sunmaktadır. Sevgili bulmasanız bile çok eğleneceğiniz kesin!

Hobi kursları

Biraz boş zamanınız varsa ve hayatınıza bir renk katmak istiyorsanız, hobi kurslarını denemekte fayda var. Mesela fotoğrafa ilgi duyuyorsanız hemen bir fotoğrafçılık kursuna yazılın, deriz. Danstan sinemaya, dalıştan yemeğe kadar çok çeşitli ilgi alanlarına yönelik olan bu kurslarda katılımcı yaş ortalaması da çok değişken.

Ayrıca illa en pahalısına ya da en iyisine, en bilinenine gitmenize de gerek yok, artık hemen sokağı dönünce kesin bir tane kurs bulabilirsiniz. Böylece hem kendinize yeni şeyler katacak hem de yeni insanlarla tanışma fırsatı yaratmış olacaksınız.

Şarap ya da yeni ürün tanıtım günleri

Artık firmalar kendi ürünlerini tanıtmak için çeşitli organizasyonlar düzenliyorlar… Ayrıca yeni açılan tüm dükkânlar da birer açılış kokteyli yapıyorlar. Bunları gazete ya da sokaktan geçerken gördüğünüzde içeri dalmamanız için hiçbir neden yok.

Orada aynen sizin gibi sadece meraktan ya da ilgi alanı bu olduğu için bulunan pek çok kişi olacağı kesin.

Tracking ve hafta sonu gezileri

Yalnızsınız diye tatile çıkamayacağınızı kim söyledi? Özellikle şehir dışına yapılan kısa günübirlik turlar ya da hafta sonu gezileri, yeni yerleri keşfetmek, yeni tatlar denemek, hatta diğer bekârlarla tanışmak için birebir. Üstelik tanışacağınız adayların maceracı ve sportif olması da kuvvetli ihtimal!

15 adımda parlak bir zekâ

Hiç kafanızı bomboş hissettiğiniz oluyor mu? Veya beyninizin durduğunu, çalışmadığını hissettiniz? Eğer sık sık kafanızı bomboş hissettiğiniz oluyorsa bu 15 öneriyi ciddiye almanızı şiddetle öneriyoruz.

James Thorton’a göre bunun nedeni yaşlandıkça hafıza gerilemesi değil. Sadece bilişsel zekâmızı geliştirme ihtiyacından doğan bir uyarı…

Bu yüzden düşünmeye biraz ara verip daha iyi düşünmek ve yaratıcı zekanızı geliştirmek için yapmanız gereken 15 tavsiye sunuyor…

Zekânızı parlatan öneriler

1. Doğru zamanlama yapın

Çoğu yetişkin insan sabahları, çoğu geç insan ise öğleden sonra daha net düşünür. En iyi düşünme zamanınızı belirleyin ve en zor beyin çalışmalarınız için o zamanı rezerve edin.

2. İyi bir eğitim alın fakat abartmayın

Psikolog Dean Keith Simonton, okula gitmenin yaratıcılık üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğunu söyler. Ardından artan bir şekilde, mezuniyete odaklanma yaratıcılığı düşürür. “Etkili yazmada psikiyatrist olarak büyük bir yazar olmazsınız.”

3. Konfüçyüs’ü dinleyin

Bir numara “hafıza yardımı” hafıza araştırmacılarının kendileri tarafından kullanılır: Not edin. Bir Çin atasözü “en zayıf mürekkep en güçlü hafızadan daha kalıcıdır”.

4. Kahve için

Araştırmalar bir fincan kahvede bulunan kafein miktarının konsantre olmanıza yardımcı olacağını gösteriyor. Fakat kaygıya meyilli iseniz; bu bir işe yaramayabilir.

5. Var olanlar için yeni hafızaları sağlama bağlayın

Michigan Üniversitesi Bilişsel Araştırmacı Denise Park, “Var olan hafızanızın yeni bilgilere uyum sağlayan bir darağacı olarak düşünün. Yeni bilgileri ayrılan alanın dışında bırakmayın. Özel olarak, hafıza kaybı için ilaç var mıdır diye sordunuz. Hafıza kaybı için herhangi bir reçeteli ilaç olup olmadığını bilmiyorum” diyor.

6. Uygulama yapın

Yeni becerileri öğrenme ve sürekli uygulama yapma beynin internal organizasyonunu değiştirmek için ortaya çıkar. Bir çalışma, periyodik eğitim dönemlerinin 70 yaşlarında olan gönüllülerin, 7 yaşlarındayken sahip olduklarından daha iyi bilişsel ve hafıza becerilerine yardımcı olduğunu gösteriyor. “uygulama gerçekten işe yarar” der National Institute on Aging”te emeritus psikolog Len Giambra.

7. Fikirlerinize bir şans verin

Çoğumuz gerçekleri çabucak değerlendirme ve çabucak “gitme veya gitmeme” kararı vermede kabiliyetlerimiz için ödüllendiriliriz. Yaratıcılık daha fazla acele etme ve heyecan ister.

8. Entelektüel bir iş ve zeki bir eş seçin

Polonya”dan merak uyandırıcı çalışmalar, kariyerleri entelektüel bir egzersiz isteyen kişilerin yaşamlarında yüksek bilişsel seviyeye sahip olduklarını sunuyor. Ve zeki biri ile evlenme başarınızın devamını sağlar.

9. Yenilikçi olun

Yaratıcılık, genellikle bir alandan diğer bir alana adapte olma çözümleri için beceriyi özetler.

10. Leonardo’dan öğrenin

Yazar Michael Gelb, yeni kitabında Leonardo Da Vinci gibi nasıl düşünülür, en büyük Rönesans adamında işe yarayan bazı beyin geliştirme stratejilerini sunuyor. Ormanı öğrenme ve ters elinizle resim çizme gibi konuları da içeriyor.

11. Dikkatinizi verin

Sadece toplantıdan birkaç saniye sonra bir kişinin adını unuttuğunuz oluyor mu? Problem hafıza değil, konsantrasyondur. Yaşlanırken, bilinçli olarak hafıza bankamıza kendi kendimize bilgi koymamız gerektiğini hatırlamalıyız.

12. Mozart dinleyin

Wolfgang”ın müziğine maruz kalan bir beyin daha kompleks bağlantılar geliştiriyor. Bu da daha fazla bilgi için daha hızlı, entegre olmuş erişime izin veriyor.

13. Vücut egzersizi yapın

Uzmanlar, aerobik antrenmanın okul performansından sinir iletim hızına kadar her şeyi geliştirdiğine inanıyorlar. Egzersiz gerçekten yapılmasını mantıklı kılan birçok yarara sahip.

14. Yeni şeyler deneyin

Yaşamının sonuna yakın, empresyonist ressam Henri Matisse, fırçaları harika kâğıt kesikleri serileri yaratmak için kullandığı makas ile değiştirerek sanatını tekrardan canlandırdı. Yaratıcı Davranışlar Dergisi editörü Psikolog Dean Keith Simonton, bu gibi deneyimlerin yaratıcılığın başarılı niteliği olarak ortaya çıktığını ifade ediyor. Yaratıcı ve yaratıcı olmayan kişilerin karşılaştırıldığı bir çalışmada temel farkın birinin yeni şeyler öğrenme konusunda daha açık olduğunu diğerinin ise olmadığını gösterdi.

15. Dikkat dağılma olayını sonlandırın

Alakasız uyarıcılar tarafından bombardımana tutulursanız, odaklanmanız çok zor olur. Kesinlikle bir şeyi yapmalıysanız ( örneğin bir raporu tamamlama) telefonun fişini çekebileceğiniz ve konsantre olabileceğiniz bir otel odası kiralamayı deneyin.

Tutkularınızın peşinden gitmeyi sakın unutmayın! Son günlerde bir Hollandalı psikolog satranç ustalarını satranç büyük ustalarından neyin ayırdığını bulmaya çalışıyor. Her gruba IQ, hafıza, boyutsal akıl yürütme gibi maddeleri içeren bir test uyguladı. Onlar arasında test farklılığı bulamadı. Tek farklılık büyük ustaların satrancı daha çok sevmeleriydi. Ona karşı daha tutkulu ve daha çok bağlıydılar. Tutku, yaratıcılığın anahtarı olabilir.

4 Haziran 2013 Salı

Dilekleriniz Gerçek Olacak!

Herkesin yeni umutları vardır yeni yıla dair. Kimi iyi bir iş, kimi mutlu bir yuva, kimi ise yeni başlangıçlar ister. Peki, bunları elde etmenin yolu nereden geçiyor biliyor muyuz?

Kalsedon Danışmanlık’ın Kurucusu Koç Nesrin Gökpınar, yeni başlangıçlar için ruhsal dinginliğin ve motivasyonun çok önemli olduğunu, ancak iç huzur yakalandığında yeni olan her şeye daha kolay ulaşılabileceğini ve adapte olunabileceğini söylüyor. Peki, nasıl sağlanır ruhsal dinginlik?

Koç Nesrin Gökpınar, “Başarıya ulaşmak ve devamlılığını sürdürmek için öncelikle başaracağınıza ruhen ve kalben inanmanız, başarı için gerekli olan ruhsal dinginliği ve motivasyonu sağlamış olmanız gerekir. Aksi takdirde her başarısızlık durumunda kendinize saygınızı kaybedebilir ve sonraki başarılarınızın önünü kapatmış olabilirsiniz” diyor.

Ruhsal Dinginlik Çalışmaları...

Ruhsal dinginlik çalışmalarının başarıyı etkilemedeki önemini vurgulayan Koç Nesrin Gökpınar, ruhsal dinginlik çalışmalarını şu şekilde sıralıyor:

Bilinçaltı Temizleme: Bilinçaltı olumlu ve olumsuz inançlarınızın hayatınıza yansımasıdır. Eğer bilinçaltınızda başaramayacağınıza inanıyorsanız başaramazsınız. Başarıyı yakalayabilmeniz için bilinçaltınızda bir takım karamsar düşünce ve inançlarınızı temizlemeniz gerekir. Yani dilinizin söylediğine bilinçaltınızın itaat etmesini sağlamanız gerekir. Ruhsal dinginliği sağlamanın ilk ve en önemli yolu da budur.

Kuantum: Kuantum düşünme üst nitelikli, yaratıcı bir düşünme şeklidir. Yaratıcı düşünme düzeyinde insan kendi hayatının efendisi konumuna gelir. Kuantum Düşünce daha da ilerisi ortak zeka alanında işlem yapar. Bütün evreni tekamül ettiren enerjiyle işbirliğine girildiğinde siz bir "kişi" olmanın sınırlı olanaklarını aşar, "bütün" ün gücüne ulaşırsınız. O zaman da gücünüz tabii ki bütünün gücüne eşit olacaktır.

Meditasyon: Meditasyonu kişinin dikkatini bilinçli ve doğal biçimde içine yöneltmesi olarak tanımlayabiliriz. Temel amaç, zihni sakinleştirmektir. Meditasyon, pek çok zihinsel ve fiziksel odaklanma metoduna sahip bir tekniktir. Bu metotlar endişe ve gerilimi azaltıp kendimizden memnun olmamızı ve üzüntülerimizi tolore etmemizi sağlayabilir. Meditasyonun pozitif enerjisi bizi başarıya götürecektir.

EFT: İngilizcede Emotional Freedom Techniques kelimelerinin baş harflerinin kısaltılması olan EFT (duygusal özgürleşme teknikleri ) kişinin bedeninde oluşmuş duygusal tıkanıklıkların açılmasında kullanılan bir yöntemdir. Yersiz korku ve endişelerin, olumsuz deneyimlerin yarattığı kötü düşüncelerin ortadan kaldırılması için kullanılan etkili bir yöntemdir.

Siz de yeni yıl dileklerinizi ve isteklerinizi başarıyla yerine getirmek ve başarınızın devamlılığını sağlamak için ruhsal dinginlik çalışmalarından faydalanabilir ve bu sayede bol başarılı bir yıl geçirebilirsiniz.

1 Yaşından Önce Tuz Yasak!

Bebeklere ek besin verirken son derece dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü basit gibi görülen hatalar ileri yaşlarda ciddi sağlık sorunları oluşturabiliyor. Örneğin bebeklere 1 yaşından önce verilen tuz damarlarda birikerek erken yaşta hipertansiyon hastası olmalarına yol açabiliyor.

Bebeklerin ilk 4-6  aylarına kadar sadece anne sütüyle beslenmeleri, ardından da mutlaka ek besinlere başlamaları öneriliyor. Ancak ek besinlere 4. aydan önce kesinlikle başlanmaması gerekiyor. Bunun nedeni ise bebeklerin mide-bağırsak sistemi ve böbrek fonksiyonları yeteri kadar olgunlaşmadığı için bu dönemde ek besinleri almaya hazır olmamaları. İnek sütü ve buğday unu gibi ek besinlere erken başlamanın en büyük riski ise bebekte besin alerjisine yol açabilmesi! Bunun aksine ek besinlere geç başlandığında ise yetersiz enerji ve protein alımına bağlı enfeksiyon riskinin artması, demir eksikliğine bağlı anemi, katı besinleri ve çiğnemeyi öğrenememe ile yetersiz vitamin – mineral alımına bağlı büyüme- gelişme geriliği gibi pek çok ciddi tablo ortaya çıkabiliyor.

International Hospital’den Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Ersoy, bebeklere ek besin verirken son derece dikkatli olunması gerektiğini belirterek, “Çünkü basit gibi görülen hatalar ileri yaşlarda ciddi sağlık sorunları oluşturabiliyor. Örneğin bebeklere 1 yaşından önce verilen tuz damarlarda birikerek erken yaşta hipertansiyon hastası olmalarına yol açabiliyor” uyarısında bulunuyor!

Tuzlu Besinler Damarlara Zarar Veriyor!

Bebeklerin beslenmelerinde yapılan en sık hatalardan biri, tuzlu besinler yedirmek oluyor. Yapılan araştırmalar, Türkiye’de bebeklerin yüzde 60’ının 1 yaşından önce evde yetişkinler için yapılan  salçalı, tuzlu ve baharatlı yemekleri yediğini gösteriyor. Oysa bebeklere 1 yaşına gelinceye dek tuzlu hiçbir besini tattırmamak gerekiyor. Çünkü bebeklik dönemi aşırı sodyum, dolayısıyla tuz tüketimine bağlı ileri yaşlarda oluşacak tansiyon hastalığı yönünden hassas  ve belirleyici bir dönem. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmada, doğumdan itibaren 15 yaşına kadar kan basınçları izlenen bebeklerin, ilk 1 yaşta diyetlerinde yüksek oranda tuz bulunanların, düşük tuz içerenlere göre kan basınçları daha yüksek bulundu. Çünkü bebeklik döneminde aşırı tuz, yani sodyum tüketimi kan basıncını yükselterek aort ve koroner damarlarda  erken dönemde damarsal değişikliklere ve dolayısıyla kalp –damar ile böbrek hastalıklarına zemin  hazırlıyor. Bunun sonucunda da bebeğin yetişkinlik dönemine geldiğinde daha erken yaşta, hatta çocukluk çağında bile tansiyon hastası olmasına yol açabiliyor!

Yarım Çay Kaşığından Az Almalı!

1 yaşından küçük bebeklerin günde  1000mg, yani yarım çay kaşığından da az tuz almaları  gerekiyor. Bu konuda Amerikan Pediatri Akademisi, Amerikan Kalp vakfı gibi önemli sağlık  otoritelerinin önerdikleri günlük tuz alımı 1-3 yaş arası çocuklarda 1500mg dan az ve 4-8 yaş aralığında da 1900mg altında olması yönünde.

1 Yaşından Önce Yasak Olan Besinler!

International Hospital’den Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Ersoy, 1 yaş öncesinde bebeklere verilmesi yasak olan besinleri şöyle sıralıyor:

• Bal: Kabızlık, emme ve yutma güçlüğü, solunum durması, kas zayıflığı gibi belirtilerle ortaya çıkan ve ölüme neden olabilen Botulizm hastalığına yol açabiliyor. Bu hastalığa  Clostridium  Botulinum adında, toprak, toz ve balda  üreyebilen  bir bakteri neden oluyor. Balı yiyen  bebeğin bağırsaklarında toksin üreterek zehirlenme tablosuna yol açıyor. 1 yaşından sonra az miktarlarda verebilirsiniz. Bal içeren  hazır mamaların üretiminde  kullanılan bal ise  bu tehlikeyi ortadan kaldıracak şekilde  yüksek derecelerde ısıtıldığı için bu riski taşımıyor.
• Yumurta Akı: Alerjiye neden olabiliyor.
• İnek Sütü: Alerji, kabızlık ve demir eksikliğine yol açabiliyor
• Kakao, Çikolata ve Çilek: Alerjik reaksiyon oluşturabiliyor,
• Şarküteri Ürünleri:  Aşırı tuz ve nitrat içerdikleri için kalp damar ve böbrek hastalıklarına zemin hazırlayabiliyor.
• Kuruyemiş Gibi sert Besinler: Nefes borusuna kaçma riski var.

Besinleri Mutlaka Hafif Pütürlü Yedirin

Beslenme alışkanlığında yapılan bir başka hata da, bebek 1 yaşına gelmesine rağmen besinleri blenderden geçirerek muhallebi kıvamında yedirmek oluyor. Bunun sonucunda da bebek ileride pütürlü yemekleri kabul etmiyor; yemek seçen, problemli bir çocuk haline geliyor. Örneğin çiğneme fonksiyonunu gerektirdiği için et yemeyi reddediyor. Bunun sonucunda da beslenme yetersizliğine bağlı kansızlık veya büyüme-gelişme gerilikleri ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle özellikle 8. aya kadar besinleri püre kıvamında, ancak hafif pütürlü yedirin, böylelikle bebeğiniz çiğnemeye alışır. Bu aydan itibaren besinleri daha iri pütürlü de yedirebilirsiniz. Kendi kendine beslenmesini öğrenebilmesi için de 9. aydan itibaren bebeğinizin eline ekmek veya bisküvi parçası verin. Özellikle 1 yaşından sonra da sizinle sofraya oturup, aynı besinleri yemesini sağlayın.

Bu Uyarılara Dikkat!

International Hospital’den Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Ersoy, 1 yaş öncesinde bebeklere verilmesi yasak olan besinleri şöyle sıralıyor:

• Miktarını Yavaş Artırın: Bir besini ilk kez yedirecekseniz az miktarda verin ve miktarını yavaş yavaş artırın. Örneğin armut püresi yedirecekseniz ilk önce 2 çay kaşığı ile başlayın, eğer ciltte döküntü ya da kızarıklık gibi sorunlar gelişmezse veya sindirim sisteminde problem ortaya çıkmazsa bu miktarı 4-5 kaşığa kadar çıkarabilirsiniz.

• Tek Bir Besin Yedirin: Aynı anda birkaç ek besin verirseniz, alerjik bir reaksiyon oluştuğunda buna hangi besinin yol açtığını belirlemeniz güçleşir. Bu nedenle 1 hafta boyunca sadece tek bir besin yedirin, 2. hafta başka bir besine başlayın. Böylelikle bebeğinizin yedirdiğiniz besine alerjisi olup olmadığını daha kolay anlayabilirsiniz.

• Besini Reddediyorsa Israr Etmeyin: Bebeğiniz verdiğiniz ek besini reddediyorsa, ısrar etmeyin. Çünkü bu besini tümüyle reddetmesine yol açabilirsiniz. Başka bir ek besine geçin ve 1-2 gün sonra tekrar yedirmeyi deneyin.

• Sebze ve Meyveler Taze Olsun: Besin içerikleri zengin olmadığı için 1 yaşından önce dondurulmuş sebze ve meyve ile konserve besinler yedirmeyin. Aksi halde vitamin ve mineral eksikliğine bağlı kansızlık ile büyüme geriliği oluşabilir. Bebeğinizin yeterli vitamin ve mineral alabilmesi için taze sebze ve meyve yedirmeye özen gösterin.

• Yoğurdu Kendiniz Mayalayın: Dışarıda satılan yoğurtlar raf ömrünün uzaması için katkı maddesi içerebiliyor. Evde yapılmış yoğurtlar ise hem daha sağlıklı, hem de bebeklerin gelişiminde önemli bir rol oynayan probiyotikler de içeriyor. Bu nedenle bebeğiniz en azından 1 yaşına gelinceye dek yoğurdunuzu evde kendiniz mayalayın.

Kadınları Tahrik Eden 8 Şey

Karşınızdaki kadını tahrik etmek her zaman kolay olmayabilir. İşte kadınları tahrik eden 8 şey...

Saçlarınıza Dokunması

Neden işe yarar?: Kafatası derisi milyonlarca sinir ucu içerir. Bir erkeğin parmaklarının saçlarınızda dolaşması, sizden hoşlandığını da gösteriyor aynı zamanda.
Boşuna burun kıvırmayın, evrimsel psikoloji görev başında.
Bunu deneyin: Bu hissi saçınızı taramasını isteyerek artırabilirsiniz.

Elini Bacağınıza Koyması

Neden işe yarar?: "İç baldırınız gibi, vücudunuzun bazı bölümlerine kazayla dokunmaya imkan yoktur" diyor Dr. Haltzman. Haksız da değil! Birisine duygusal olarak yeterince yakın olunca, o kadar yakına gelmesine izin vermek, duyguları harekete geçiriyor.
Bunu deneyin: Onu, vücudunuzun başka bölgelerine de yönlendirebilirsiniz. Mesela elini jean’inizin arka cebine sokmasını sağlayın!

Uzun Bir Koşu Sonrası Nefes Nefese Kalmak

Neden işe yarar?: Egzersiz dopamin ve norepineprin salgılanmasını tetikler, vücudunuz egzersiz sonrasında endorfin salgılar ve kan akışınız artar. Egzersiz sonrası tüm bu vücutta yaşananlar, cinsellik yaşanırken olanlara paralel.
Bunu deneyin: İşten eve gelince, TV seyretmek için koltuğa yayılmadan önce bir iki zindelik verici yoga hareketi, birkaç mekik veya şınav deneyin.

Hiç Tanımadığınız Bir Adamla Göz Göze Gelmek

Neden işe yarar?: İlk kez göz göze gelindiğinde, bu son derece etkileyici olabiliyor. Heyecanlanıyorsunuz çünkü göz göze gelmek kafalarda bir anda cinsel bir soru işaretini de çağrıştırıyor.
Bunu deneyin: İster şaka yollu ister bilerek olsun; bir kol teması ile işe başlayabilirsiniz. Bu, bir yabancıda ufak da olsa etkileşim yaratacaktır.

Jean Pantolon Giymesi

Neden işe yarar?: Erotik anlamda sutyen kadın bedeni için neyse, jean pantolon da erkek bedeni için o! Uzmanlar "Burada biyolojinin de etkisini unutmayın" diyor. Sıkı bir jean pantolon, sağlıklı bacak kasları, karın kasları anlamına geliyor! Bunlar da sağlıklı ve güçlü bir partner demek tabii ki! 
Bunu deneyin: Unutmayın, erkekler de en az kadınlar kadar iltifat edilmeyi sever. Ona, jean giydiği zaman yakışıklı göründüğü yönünde ne kadar çok iltifat ederseniz, o kadar çok jean giyecek.

Sabun Gibi Kokması

Neden işe yarar?: Sabun kokan bir erkekten hoşlanmak, fırından geçerken kokusundan ötürü canınızın ekmek çekmesi gibidir. Koku karşılaşana dek tanımadığınız bir iştahı tetikler. Kolonyanın tersine, sabun onun doğal kokusunu bloke ediyor. Sabun kokusu ve erkeğin kokusu birbirine karışıyor. Burada vücudun salgıladığı doğal kimyasallar devreye giriyor. 
Bunu deneyin: Yürüyüşe çıkın veya beraber koşun. Böylelikle onun vücut ısı derecesini artırarak doğal kokusunu duyabileceksiniz.

Bir Köpük Banyosunda Uzanmak

Neden işe yarar?: Köpük banyosu, rahatlamanın en kolay yolu. Genelde zihnimizdeki yapılacaklar listesi ile uğraştığımız için kendi fiziki uyanışımızın işaretlerini kaçırıyoruz ama ılık su, kanın cilt yüzeyinin altındaki sinir uçlarına gidişini hızlandırıyor ve bu da uyarılmayı kolaylaştırıyor.
Bunu deneyin: Düzenli olarak banyoyu akşam rutininiz içine alın. Vücudunuzun hisleriyle ilgili olarak ne kadar rahat ve uyanıksanız, onları ilerletmekle ilgili o kadar istekli olacaksınız. Ayrıca duş başlığının gücünü asla hafife almayın.

Omzunuzu Öpmesi

Neden işe yarar?: Çünkü size beklenmedik bir şekilde yaklaşır. Ayrıca sürpriz öpücükler sizin çekiciliğinizi ve onun size bağlılığını gösterir. 
Bunu deneyin: Partnerinize vücudunuzun ihmal edilmiş bölgelerini fark etmesi için yol gösterici olabilirsiniz. Cosmotürk'ün haberine göre, bu konuda açıkça konuşmaktan çekiniyorsanız, kalemi kağıdı elinize alın ve romantik bir not yazın. Köprücük kemiğinizin okşanması, kulak memenize dille küçük dokunuşların ne kadar tahrik edici olduğunu öğrenince bakalım ne yapacak!