istanbul escortistanbul escort ankara escortankara escort beylikdüzü escortbeylikdüzü escort bahçeşehir escortbahçeşehir escort beylikdüzü escortbeylikdüzü escort istanbul escortistanbul escort Yaşam Durmaz: Aralık 2013

25 Aralık 2013 Çarşamba

İlk Param'la çocuğunuz büyüdükçe parası da büyüyecek.

yapi-kredi-ilk-param

Çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak isteyen anne-babalar için Yapı Kredi’nin yeni bir ürünü var: İlk Param

İlk Param, çocuğunuzun her adımında onunla beraber büyüyecek uzun dönemli bir birikim hesabı... İlk Param ile 0-18 yaş arası çocuklarınız adına şimdiden birikim yapmaya başlayabilirsiniz.

Çocuklarınızın gelecekteki ihtiyaçları için şimdiden birikim yapmaya başlamak isterseniz, İlk Param bunu oldukça kolay bir hale getiriyor. İlk Param’a Yapı Kredi kredi kartlarınızdan otomatik ödeme talimatı vererek, çocuğunuzun geleceğini garanti altına alan paranın kendi kendine birikmesini sağlayabilirsiniz.

İlk Param’ın Özellikleri

- İlk Param ile şimdiden çocuklarınız adına düzenli birikim yapabilirsiniz.
- Ortak hesap açarak sevdiklerinize İlk Param hediye edebilirsiniz.
- Belirleyeceğiniz tarih ve sıklıkta, belirleyeceğiniz miktarda düzenli birikim talimatı verebilirsiniz.
- Vadesiz hesaptan düzenli alım talimatı verilebildiği gibi, Yapı Kredi kredi kartlarından da düzenli birikim talimatı verebilirsiniz.
- Ara Ödeme fonksiyonu ile toplu olarak tek seferde ödeme de yapabilirsiniz.

Sevdiklerinize İlk Param hediye edin.

İlk Param’ı yalnızca kendi çocuklarınız için değil, yakınlarınızın çocukları için de açtırabilirsiniz. Böylece hem onlara unutulmaz bir hediye vermiş hem de yeni doğan bebeğin geleceği için birikim yapmaya teşvik etmiş olursunuz.

Neden İlk Param?

Uzun vadeli birikim imkanı sağlayan ilk Param %100 YFAK2 fonu içermektedir. YFAK2 fonu, esnek portföy yapısıyla gerek bono, gerek hisse senetleri piyasasındaki getiri fırsatlarını değerlendirir. Fonun amacı uzun vadeli yatırımların enflasyon karşısında değer kaybetmesine engel olarak enflasyon üzerinde getiri sağlamaktır. Fon yönetiminde yatırım yapılacak sermaye piyasası araçlarının seçiminde nakde dönüşümü kolay ve riski az olanlar tercih edilir. Uzun vadeli yatırım perspektifine sahip yatırımcılara uzun vadede orta risk seviyesi ile yüksek getiri elde etme imkanı sağlar.

Detaylı bilgi için tıklayınız.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

23 Aralık 2013 Pazartesi

Makyaj sizi çirkinleştirir

Makyajda bazen öyle hatalar yapılır ki, sonuç sizi güzelleştirmek yerine çirkinleştirir...

Kadınların en büyük güzellik sırrıdır makyaj.  Cildinizdeki kusurları kapatır, kendinizi iyi hissettirir.. Fakat bazen öyle hatalar yapılır ki makyaj sizi çirkinleştirir. Bir güzellik adımı daha atmadan makyaj yaparken yapılan hataları gözden geçirin..

Dudak kaleminin koyu renk olması           
- Koyu renk bir dudak kalemi ancak koyu renk bir rujla işe yarar. Başka türlü dudağınızın üstüne bir halka çizilmiş gibi durur. Bu hatayı düzeltmek için açık renk bir dudak kalemi ile dudak etrafındaki gölgeleri alın.

Nemlendiriciden hemen sonra makyaja başlamak
- Pudra, fondöten ya da kapatıcıdan hemen once nemlendirici sürdüyseniz makyajınız her yere bulaşır ve renkler birbirine girer. Bu hatanın tekrarlanmaması için nemlendiriciyi sürdükten sonra 10 dakika bekleyin.

Çok açık renk kapatıcı kullanmak
- Kapatıcının amacı yüzünüzde saklanması gereken lekeleri, göz altındaki morlukları yok etmektir. Eğer teninizden çok daha açık renk bir kapatıcı kullanırsanız saklamak istediğiniz bölge daha çok göz önüne çıkar. Bu hatayı düzeltmek için cildinize uyan bir kapatıcı alın; mesela cildinizin bir ton açığı olabilir.
                   
Allığın çok koyu renk olması
- Elmacık kemiklerinizi belirginleştirmek için koyu renk allık kullanırsanız emin olun istediğinizden çok daha fazla dikkat çeker. Ve koyu renk allık yüzünüzü kirli gibi gösterir. Doğal bir görünüm için çok koyu olmayan bir allık kullanın.

Çok parlak renkler kullanmak
- Koyu pembe ya da turuncu özel bir gün için ideal seçim olabilir fakat günlük yaşantınızda bu renkler sizi hem çok abartılı hem de daha yaşlı gösterir. Bu hatayı düzeltmek için günlük hayatta daha doğal renkleri tercih edin; örneğin kahverengi, bej gibi. Bu tonlar her cilt tipine uyar.

Reflüye götüren 6 neden

Reflü yaşam alışkanlıkları ile beslenme tarzına dikkat edildiği ve ihtiyaç duyulduğunda başvurulan ilaç tedavisine düzenli olarak devam edildiği sürece genellikle kontrol altında tutulabiliyor. Ancak bazı durumlarda var ki operasyonu kaçınılmaz hale getiriyor.

Reflü kelime anlamıyla ‘geriye kaçış’ demek. Gastro-özafajeal reflü ise yüksek asit içeren mide içeriğinin yemek borusuna geri dönmesi ve burada mukozal hasara yol açması, solunum sistemine kaçarak öksürük, ses kısıklığı ve astım ataklarını tetiklemesi olarak nitelendiriliyor. Reflü toplumda oldukça sık görülen bir hastalık. Öyle ki ülkemizde her 5 kişiden birini etkisi altına alıyor. Bu hastalık yaşam alışkanlıkları ile beslenme tarzına özen gösterildiği ve ihtiyaç duyulduğunda ilaç tedavisine devam edildiği sürece genellikle kontrol altında tutulabiliyor. Ancak bazı durumlarda operasyon kaçınılmaz hale gelebiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hamzaoğlu reflü ameliyatına götüren 6 nedeni açıklıyor.

1.Hasta ömür boyu ilaç tedavisi istemiyorsa: Reflü tedavisinde başvurulan ilaçlardan başarılı sonuçlar alınabiliyor. Ancak bazı hastalar ilaçların yan etkileri ve sürekli olarak ilaç kullanmanın getirdiği psikolojik etki gibi nedenlerden dolayı ömür boyu ilaç kullanmak istemeyebiliyor.

2. Beslenme alışkanlıklarına dikkat etmiyorsa: Öncelikle düzenli beslenmek şart. Ayrıca reflüyü arttırdığı bilinen yağlı gıdalar, kızartmalar ve çikolata gibi besinlerden, alkol ve gazlı içeceklerden ayrıca çay, kahve ile kola gibi kafeinli içeceklerden kaçınmak gerekiyor. Ancak bazı hastalar beslenme alışkanlıklarına dikkat etmekte güçlük çekebiliyor.

3. Mide fıtığı eşlik ediyorsa: Reflü hastalığına sıklıkla mide fıtığı eşlik edebiliyor. Mide fıtığının bazı türlerinde fıtık boğulması ve acil ameliyat riski oluyor. Bu tür fıtıklarda reflünün şiddetine bakılmaksızın hastaya ameliyat öneriliyor.

4. Kullanılan ilaçlar kesilemiyorsa: Kemik erimesine karşı kullanılan ilaçlar, doğum kontrol hapları, ağrı kesiciler veya tansiyon ilaçları reflü şikayetlerinin artmasına yol açabiliyor. Ancak bazı durumlarda bu ilaçların kesilmesi mümkün olmayabiliyor.

5. Hasta yaşam tarzını değiştiremiyorsa: Reflü hastası kilolu ise öncelikle kilo vermeli. Ayrıca yemeği uykudan 3-4 saat önce bitirmeli, yediği gıdaların türüne dikkat etmeli, stresli ortamlardan uzak durmalı, sürekli olarak ilaç kullanmalı ve sigara içiyorsa bu alışkanlığını bırakmalı. Eğer hasta bu şartlara uymakta zorluk çekiyorsa operasyonun seçenek olarak sunulması gerekiyor.

6 . Gastro-özafegeal reflü’ye bağlı hasarlar oluşmuşsa: Uzun süren reflülerden sonra yemek borusunun iç yüzeyinde yaralar oluşabiliyor. Bu yaraların sürekli olarak iyileşip yeniden açılmasıyla birlikte yemek borusunda darlıklar ortaya çıkabiliyor. Reflü nedeniyle mide içeriğinin gırtlak ve solunum sistemine gitmesi ses kısıklığı ve akciğer hastalıklarına yol açabiliyor. Yemek borusunun iç yüzeyinde sürekli devam eden reflü hücre düzeyinde değişiklik yaparak sonu kansere neden olabilecek Barret özofagusu denilen bir duruma neden olabiliyor. Bu tarz hasarlar gelişmişse operasyonla tedavi öne alınabiliyor.

TEK PORT İLE İZSİZ OPERASYON

• Reflü operasyonunun laparoskopik olarak yapılması gerekiyor. Çünkü açık ameliyat ile karşılaştırıldığında laparoskopik, yani kapalı yöntem daha az ağrı, hastanede daha kısa kalış süresi, normal aktiviteye ve iş hayatına daha erken dönüş gibi pek çok avantaja sahip. Öyle ki hastanın operasyondan sonra hastanede sadece 1 gün kalması yeterli geliyor. Ayrıca hasta 4-5 gün sonra iş hayatına da dönebiliyor.

• Açık ameliyatta yaklaşık 20-30 santim karın yarası oluşuyor. Bu yaraya ait enfeksiyon riski daha fazla oluyor. Ayrıca yaklaşık yüzde 10 hastada bu yaradan fıtık oluşma riski mevcut. Laparoskopik ameliyatta ise bu tür sorunlara çok ender rastlanıyor.

• Mide fıtığı varsa bu sorun operasyonda düzeltilerek göğüs boşluğuna kaçış önleniyor ve midenin üst bölümündeki fundus bölümü yemek borusu çevresine sarılarak antireflü bir mekanizma oluşturuluyor.

• Tek port laparoskopik yöntem ise laparoskopinin tüm avantajlarını taşımasının yanı sıra ciltte hiç iz kalmaması gibi kozmetik açıdan çok önemli bir avantaj daha sağlıyor. Laparoskopik ameliyatta 1 santimden küçük 4 ya da 5 yara oluyor. Bu nedenle sadece sağlık değil, kozmetik olarak da açık ameliyata göre belirgin olarak üstünlük taşıyor.

BELİRTİLERİ NELER?

• Göğüste yanma hissi,
• Ağza acı su gelmesi,
• Bulantı, kusma,
• Hazımsızlık, ekşime,
• Gıdaların ağza geri gelmesi,
• Ağız kokusu,
• Yutma güçlüğü,
Daha nadir olarak;
• Ses kısıklığı,
• Boğaz ağrısı,
• Kuru öksürük,
• Astım,
• Zatürree,
• Dişlerde mine kaybı gibi belirtiler ile ortaya çıkabiliyor.

Erkeğin şık görünmesi için

Erkeklere şık olmak için birbirinden değerli ipuçları...

1- Kıyafetin üzerinize oturması gerekir!
Şıklık için en önemli ayrıntı gardırobunuzdaki parçaların üzerinize oturmasını sağlamak. Çoğu erkek kendisine büyük gelen kıyafetleri giyer ve bu maalesef çok kötü durur. Kıyafetlerinizin bedeninize oturmasına özen gösterin, ne çok dar ne de çok bol kıyafetleri tercih edin. Üzerinize oturmayan kıyafetler bulaşıcı hastalık gibidir, hemen kendinizi tedavi edin ve terzinin yolunu tutun!

2- Sade olun!
Gardırobunuzdaki kıyafetlerin üzerinizde güzel görünmesini istiyorsanız abartılı olmaktan kaçının ve sadelik anahtar kelimeniz olsun. Üçten fazla aksesuar kullanmamaya veya giydiğiniz kıyafetin tamamının üç rengi geçmemesine özen gösterin.

3- Günlük kıyafet anlayışınızı değiştirin!
Günlük kıyafetler sıkıcı olmak zorunda değil. Kareli, renkli gömlekler, polo yaka tişörtlerle de günlük kıyafetlerinize renk katabilirsiniz.

4- Kıyafetinizi tamamlarken dikkat edin!
Bazı kazaklar ince kumaşlıdır, bazıları kalın ve dökümlü. İnce kumaşlı süveter veya kazaklar ipek kumaşlı, şık pantolonlarla kombine edilebilir. Ancak asla dökümlü bir kazağı şık bir gömlekle tamamlamayın, bu tip bol, spor kazakları kargo pantolonlarla veya jean’lerle kombinleyebilirsiniz.

5- Alışverişe yalnız çıkmayın!
Eşinizle, sevgilinizle veya zevkine güvendiğiniz bir arkadaşınızla alışverişe çıkın, dışarıdan bir göz önemlidir unutmayın.

6- Yerine göre giyinin!
Gideceğiniz yere göre giyinmek çok önemli, kadınlar kadar çok seçeneğiniz olmadığı için de ayrıca çok şanslısınız, şık geceler için en azından bir kravatla tüm görünümünüzü değiştirebilirsiniz.

7- Detayları atlamayın!
Kıyafetinizi kendi stilinize uygun ve sizi yansıtan küçük ayrıntılarla renklendirin. Bu detaylar, kol düğmeleri, atkılar ve küçük aksesuvarlar olabilir ayrıca kravatı bağlama şekliniz bile size farklı bir hava katar.

8- Kaliteli ayakkabılara yatırım yapın!
Çoğu kadının erkeklerde en dikkat ettikleri şey ayakkabılardır. Diğer kıyafetler iyi bir temizlemeden geçince veya iyi ütülenince yeni gibi görünebilir ancak ayakkabılar kalitesizliğini ne kadar iyi bakılmış olursa olsun hemen gösterir. Birkaç çift kaliteli ayakkabıya yatırım yapmak ve onları temiz tutmak, şık gecelerde veya önemli toplantılarda hayatınızı kurtarır. Unutmayın biz kadınların gözü ayakkabılarınızda!

9- Büyük logolu gömleklerden uzak durun!
Gömlekler aslında şıklığın simgesidir, bu yüzden asla büyük logolu gömlek giymeyin. Logolu veya büyük desenli ayrıntıları tişörtlere saklayın.

10- Trendlere bağlı kalmayın!
Size yakışıp yakışmadığını bilmeden sadece moda diye bir kıyafeti giymemelisiniz. Gardırobunuzda trendi parçalar yerine zamansız ve klasik olanlara yer verin.

Aşk için 5 büyük yalan

Eğer ilişkinizin yolunda gitmesini istiyorsanız yanlış inanışlardan uzak durmalısınız.

1- Romantizm şart               
Eğer "Beni sadece romantik bir ilişki mutlu eder" diye bir bakış açısıyla hayata bakıyorsanız, daha çok bakakalırsınız. Çünkü romantizm, her koşulda, her durumda, hayatın her döneminde insanı mutlu edemez.

2- Yıllar boyu ihtiras                                
Bir ilişkide yakınlık, sevgi, saygı, güven, uyum gibi kavramlarla aşk, ihtiras gibi kavramlar bir arada yürütülemez. Eğer aynı heyecanı, aynı aşkı 30 yıl sonra da yaşadığınızı söylüyorsanız, yalan söylüyorsunuz. Mutlu olmak için ilişkiyi olduğu gibi kabul etmek daha doğru.

3- Aşkın tek sahibi             
Tek bir "aşk" veya "sevgi" biçimi yoktur. İnsan her şeye aşık olabilir. Aşk zamanla şekil değiştirir. Bir çocuk için aşk, el ele tutuşmayı çağrıştırırken, bir genç için cinselliği çağrıştırabilir. Bu nedenle ilişkinizi birtakım "kurallara" veya "kalıplara" oturtmaya çalışmayın.

4- Teknik takıntısı                      
"Her işin bir tekniği var canım. Kitapta okumadın mı?" diyenlerdenseniz, ilişkiniz çoktan bitmiş demektir. Her adımınızı kitaplara göre atmaktan vazgeçin. Herkes için geçerli olan belli kalıplar, kurallar yok. Bunlar yalan!

5- Hayranlık iddiası
Bir insan, partnerinin her şeyine asla hayran olamaz. Onun 1-2 huyundan nefret ediyorsunuzdur. Yoksa, diş macunu tüpünü tam ortasından sıkma veya kredi kartıyla bol bol alışveriş yapma gibi huyları ona daha fazla hayran olmanıza neden olur.

Daha güzel bir seks hayatı için 10 öneri

Seks hayatınıza biraz renk katmak için yapmanız gerekenler nelerdir

1) Beklenmeyeni yapın:
İlişkinizdeki monotonluğu ortadan yok edecek tek şey şaşırtıcı bir şeyler yapmaktır. Küçük sürprizler, şaşırtıcı dokunuşlar...

2) Romantizmi arttırın: 
Sevgilinizle birlikte güzel bir gece geçirmeyi planları yaparken bazı detayları da sakın ihmal etmeyiniiz. Yakılan birkaç mum, odaya yayılan hoş bir koku ve hafifçe çalan romantik bir müzik romantizmin doruğa ulaşmasında en büyük yardımcılarınız olacak. Böylece partnerizini baştan çıkarmanız da fazla kolaylaşacak.

3) Rahat ama seksi giyinin: 
Kendinizi seksi hissetmeniz için öncelikle rahat olmanız gerekli. Eğer vücudunuzun herhangi bir bölümüyle ilgili rahatsız oluyorsanız uygun iç çamaşırlarıyla bu kusuru kolaylıkla saklayabilirsiniz. Güven afrodizyak gibidir ve yatak odasında ne kadar iyi görünürseniz o kadar güzel bir gece geçirirsiniz.

4) Partnerinizin ne istediğini düşünün:
Seks hayatınızda yeni bir adım atmak istiyorsanız partnerinizi memnun etmek için zaman harcayın. İlişki sırasında kulağına hoş şeyler söyleyin.

5) Sadece kendi isteklerinize yoğunlaşın:
Onlara ne istediğinizi söyleyin. İster inanın ister inanmayın ama erkekler sizi neyin harekete geçirdiğini bilmek ister. Hatta çok buna önem verirler. Sizi mumnun etmekten gurur duyarlar. Asıl önemli olanın ikinizin de mutlu olması gerektiğini unutmayın ve bunun için çaba sarfedin.

6) Yeni bir yer deneyin: 
Mekan değişikliği yaparak seks hayatınıza biraz yenilik ve heyecan katabilirsiniz. Bir otel odası kiralayın, başka bir odayı deneyin ve ya hiç akla gelmeyecek yerler seçin... Unutmayın seçeneklerin sonu yoktur.

7) Duygularınızı saklamayın:
Kendinizi ve duygularınızı açığa vurmaktan sakın çekinmeyin ve bu kouda mümkün olduğunca kendinizi özgür hissedin. Nasıl hissettiğinizi dile getirin ve hoşlandığınız şeyleri yapmaktan asla çekinmeyin.

8) Konuşmadan harekete geçin: 
Sessizlik kimi zaman heyecanlandırıcı olabilir. Bu fikir özellikle partneriniz eve geldiği anda hiç konuşmadan onu çekip birlikte olduğunuz zaman işe yarayabilir.

9) Buz ya da filmler işinize yarayabilir: 
Yeni bir şeyler denemeye ne dersiniz? İlişikiniz zaten mükemmelse yeni bir şey denemek onu daha da değerli kılacaktır. Göz bağı, filmler, buz, oyuncaklar. Bu arada isterseniz sadece kendiniz hayal edin ve ya partnerinizle paylaşın ama fantazileri de sakın yabana atmayın. Asıl önemlisi yaratıcı olmak.

10) Her dokunuş önemlidir: 
Seksten aldığınız keyfi arttırmak istiyorsanız yeni pozisyonlar uygulamalısınız. Bu tabii ki alıştığınız ve hoşunuza gidenleri unutmanız anlamına gelmiyor ama denemekten de korkmayın. Böylece rutinden kurtulmuş olacaksınız. Aldığınız zevki görünce emin olun siz de çok şaşıracasınız.

Ekolay

Cilt Lekeleriyle Savaşmak Mümkün

Kimi zaman güneş, kimi zaman hormonlar nedeniyle birçok etken cildimizi tehdit ediyor ve leke oluşumuna sebep oluyor. Hepsinin oluşum nedenleri birbirinden farklı ancak, bilinçli koruma ve doğru tedavi yöntemiyle bütün bunlarla savaşmak mümkün.

Çiller, güneş lekeleri (lentigo), hamilelik lekeleri (melasma), bazı iyi huylu cilt benleri, melanom... Bu lekeler, hem görüntü açısından sorunlara neden oluyor hem de sağlık açısından risk oluşturabiliyor.

Neolife Tıp Merkezi Dermatoloji Uzmanı Hasibe Müzeyyen Özkılıç, lekelerden korunmak için ilk şartın kesinlikle güneşten korunmanın olduğunu önemle hatırlatıyor. Özkılıç, uygun bir güneş koruma ürünü kullanılmadığı takdirde lekeleri gidermek amacıyla yapılacak diğer tüm çabaların iyi sonuç veremeyeceğini ve ciltteki lekelerin tümünün tamamen tedavi edilemeyeceğini belirtiyor.

Cilt renginden daha koyu lekelerin soldurma veya soyma şeklinde tedavi olabileceğini aktaran Hasibe Müzeyyen Özkılıç, deriden açık renkli bir lekede ise yeniden renklendirme için lokal veya sistemik tedavinin düzenlendiğini ifade ediyor. Aktinik keratoz olarak adlandırılan kronik güneş hasarında ilaç ya da elektrokoterizasyon tedavisi tercih ediliyor.

Genetik ya da güneşle birlikte artan çillenmede ise güneşten korunma ve kötü huylu olabilme olasılığına karşı lekenin takibi öneriliyor.

Tedaviye karşı oldukça dirençli olan pigment birikimlerinde tedavi süresinin uzun sürdüğüne dikkat çeken Özkılıç, son yıllarda tedavide lazerin kullanıldığını ancak sonuçların her zaman istenilen ve hayal edilen ölçüde yüz güldürücü olmadığını söylüyor. Örneğin, halk arasında şarap lekesi olarak bilinen ve yüzün büyük bölümünü kaplayan oluşumlarda lazer tedavisinin umut vaad etmekle birlikte yine de lekelerin tamamen iyileşmesinin söz konusu olmadığını belirtiyor.

Tedavi planlamasında lekenin türü kadar, mevsim de önemli. Leke soldurmada kullanılan ilaçlar güneş ışığına karşı duyarlı olduğundan tedavi, lokal alerjiler nedeniyle güneşin en az olduğu mevsimde planlanıyor. Beyaz lekelerin renklendirmesinde ise aksine, güneş ışığına ihtiyaç duyuluyor. Açık renk lekelerde tedavinin en uygun olduğu mevsim, ışının çok kuvvetli olmadığı ama yeterince dik geldiği bahar ayları. Tedavinin etkinliği açısından koyu lekelerin tedavisi kış aylarında, açık renkli olanların ise ilkbahar ve sonbaharda yapılıyor.

20 Aralık 2013 Cuma

Yılbaşı Hediye Öneriniz Benden

Yeni yıl heyecanının hepimizi iyiden iyiye sardığı bugünlerde, bir yandan yılbaşı akşamı için planlar yaparken bir yandan da “ne hediye alacağım?” endişesi içerisine giriyoruz. Yılbaşına kısa bir zaman kala alışveriş merkezlerinde telaşla gezmek yerine sizin için hazırladığımız alternatif hediye ve kampanya önerilerini mutlaka inceleyin!

Sizin için ilk seçtiğim hediye alternatifi ev hediyesi almayı düşünenlerin oldukça ilgisini çekecek!

2014'ün en güzel kahvaltıları, en hoş sohbetleri için Vestel’in sunduğu kahvaltı setlerine mutlaka göz atın derim!


Vestel yılbaşına özel hazırladığı kahvaltı setleri ile hediye alışverişini kolaylaştırıyor. Kırmızı, Inox ve Siyah Kahvaltı Setleri hem şıklığı ile göz dolduracak, hem de sevdiklerinizi çok mutlu edecek. “Hediyem yılbaşı ruhuna uygun olsun!” diyenler için kırmızı set ideal bir seçim.

Vestel Inox Su Isıtıcı, Dijital Tost Makinesi, Türk Kahve Makinesi'nden oluşan Inox set de çok şık ve pratik bir alternatif. Bu setin farkı ızgara olarak da kullanılabilen Vestel Dijital Inox Tost Makinesi.

Modern ve şık bir hediye arayanlar içinse önerimiz Siyah Set. Vestel Siyah Su Isıtıcı, Ekmek Kızartma Makinesi ve Filtre Kahve Makinesi içeren bu set farklı tasarımı ile benzersiz bir hediye olmaya aday.

Setler için buradan online sipariş verebilir, ücretsiz kargoyla hemen hediyelerinize kavuşabilirsiniz! Unutmadan, Vestel Kahvaltı Setleri 2014 yeni yıla özel hazırlandı. Yılbaşı’ndan sonra bu şekilde set olarak bu fiyatlarda bulmanız pek mümkün değil.

Özel, başka hiçbir yerde olmayan bir hediye arıyorsanız Vestel'de harika bir öneri daha var: Yılbaşı özel tasarımlı Türk Kahvesi Makinesi yeni yıla özel indirimli sadece 59 TL!

Yeni yıl, yeni umutlar, yeni hediyeler… Peki 2014 için dileğiniz hazır mı?

Siz sevdiklerinizi unutmayıp yeni yıl hediyeleri alırken Garanti de sizi unutmamış!
2013 yılını geride bırakırken yeni yıldan yeni dilekler eksik olmuyor. Yeni yıla girerken Garanti Bankası bazılarımızın dileklerini duymuş gibi sosyal medya takipçilerini sevindirecek bir kampanya yapmış!

Yeni yıl hediyeniz Garanti Link’ten!

Yıl boyunca farklı kampanyalarla fırsatlar sunan Garanti Link, 2014’e girerken çuvalını hediyelerle doldurmuş bir Noel Baba gibi bacanızdan inmeye hazırlanıyor. Günde en az 10 kere kontrol ettiğimiz sosyal medya hesaplarımızı Garanti Link ile Link’leyerek 14 şahane hediyeden birini kazanmaya hak kazanıyoruz. Televizyondan tablet bilgisayara, telefondan fotoğraf makinasına kadar birbirinden değerli hediyelerden birine sahip olmak çok da kolay. Benim dileğim yeni yılda sevdiklerimle her anımı ölümsüzleştirebileceğim bir fotoğraf makinası. Sizin dileğiniz ne?


Siz de buradan sosyal medya hesaplarınızı Link’leyin, 14 şahane hediyeden birini kazanma şansı yakalayın!

Diğer bir önerim ise moda ile teknolojiyi bir araya getiren Samsung Galaxy Gear! Çarpıcı renk seçenekleri, ince ve zarif tasarımı ile giyilebilir teknolojileri günlük yaşama daha da entegre eden Samsung Galaxy Gear alan herkese, 32GB microSD kart hediye ediliyor. 31 Aralık’a kadar geçerli olan kampanya ile hem yeni yılın en şık hediyesi olmaya aday Galaxy Gear’a, hem de yeni yılda en güzel anılarınızı rahatça saklayabileceğiniz 32GB microSD karta sahip olabilirsiniz.


Yenilikçi ve modaya önem veren kullanıcılara siyah, beyaz, gri, turuncu, sarı ve roze gibi çarpıcı renk seçenekleri sunan Galaxy Gear, 1.9 megapiksel BSI sensörlü kamerası ve 1.63 inç Super AMOLED ekranı ile kullanıcıları cezbediyor.

Telefonunuz cebinizdeyken bile bağlantıda kalmanızı sağlayan Galaxy Gear’da bulunan dahili hoparlör sayesinde telefonsuz konuşma deneyimini sunuyor. Örneğin, bir yandan yılbaşı partiniz için hazırlanırken, diğer taraftan telefon konuşmalarınızı yapabilir, alarmınızı kurabilir, mesaj yazabilir ya da takvim girişlerinizi oluşturabilirsiniz.

Kampanya hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayın: http://www.samsung.com/tr/campaigns/galaksidenhediye/


Bir boomads advertorial içeriğidir.

18 Aralık 2013 Çarşamba

Erkeğin hep seks düşünmediği doğru mu?

Erkeklerin aklının hep “sekse takılı” olduğu veya “her 8 saniyede bir seksi düşündüğü” yolundaki önyargılarının yanlış olduğu bilimsel olarak kanıtlandı.

Ohio Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Terri Fisher, iki yardımcı asistanı ile birlikte 283 üniversite öğrencisini denek alarak kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdi. Prof. Fisher ve asistanları, öğrencilerden bir hafta boyunca, akıllarına “seks, yemek ve uyku” geldiğinde bunu hemen not etmelerini istediler. Erkekler arasında bir gün içinde seksi düşünme ortalaması “19 kez” oldu. Halbuki, erkeklerin “her 8 saniyede bir seksi düşündüğü” ileri sürülürdü.

Popüler ‘yanlış’
Prof. Fisher, “Popüler algılama gerçeklikten bu kadar uzak olursa doğruları söylemenin zamanı gelmiştir” dedi. Araştırma, “Journal of Sex Research” dergisinde yayınlanacak. Ekibin çalışmasında hem erkek hem kadın öğrenciler yer aldı. Fisher, erkeklerin hep seksi düşündüğüne inanmanın, erkekleri küçük düşürücü olduğuna inandığını da söyledi.

Kadın ‘yemek’ dedi
Araştırma, her gün 19 kez seks düşünen erkeklerin günde 18 kez de yemek düşündüğünü ortaya koydu. Araştırmaya katılan kız öğrencilerin ise seksi günde 10 kez, yemeği ise 15 kez düşündükleri tespit edildi. Erkekler 11 kez, kadınlar ise 8 kez uykuyu düşündü. Prof. Fisher, erkeklerin cinsel arzularının en yüksek noktasının 20’li yaşlar, kadınların ise 30’lu yaşlar olduğunu söyledi.

Kaynak: HT Hayat

Yağ yakıcı besinlerle zayıflayın

Bazı besinlerden ne kadar kıssanız da kilo veremiyor olabilirsiniz, ama bazı besinlerde yağ yakma özelliklerinden dolayı kilo kaybetmenize yardımcı oluyor.

Vücuttan en zor atılan, kilo vermeyi en zorlaştıran şeyler yağlardır. Kendinize uymayan diyet programları yüzünden ya da yanlış yemekleri yediğiniz için yağ yakamıyor olabilirsiniz. Ama bunun da doğal bir çözümü var. Bazı yağ yakıcı besinler sayesinde vücudunuzdan bir türlü atamadığınız kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. İşte o besinler;

Suyosunu: Düşük kalorili suyosunu için adeta ilaç tanımlamasını yapmak kesinlikle yanlış değil: içindeki vitamin ve minerallerle tiroid bezlerinin çalışmasını düzene sokuyor, metabolizmayı hızlandırıyor ve tüketilen besinler kolay yakılmasına yardımcı oluyor.

Ananas: Ananastaki bazı enzimler, balık ve kırmızı etteki proteinin daha kolay parçalanmasına yardımcı oluyor. Böylece protein, hücreler içinde daha kolay emilebiliyor, vücut bu proteinlerden daha fazla yarar sağlıyor. Ananas aynı zamanda vücudun enerjisini artırarak daha fazla yağ yakılmasını da sağlıyor.

Elma: Elmanın sağlımıza pek çok faydası olduğunu artık herkes biliyor. Bu faydaların arasında özellikle bir tanesi kilo vermenize yardımcı olabilir. Hangisi mi? Tabii ki iştah kapatması. Elmadaki pektin sizi uzun süre tok tutar ve gereksiz atıştırmaları önler. Üstelik bir tanesi ile doymazsanız bir ikincisini yemekte hiç sakınca yok!

Enginar: Enginarda bulunan “cynarin” isimli madde vücuttaki toksinlerin atımını kolaylaştırıyor. Karaciğerin dostu olarak bilinen bu sebze bol magnezyum içeriyor ve yağ yakımını hızlandırıyor. Ayrıca bağırsakların çalışmasını da düzene sokuyor.

Fasulye: Yağ oranı düşük ve protein açısından zengin fasulyenin her türü, zayıflamak isteyenlerin listesinde mutlaka bulunmalı. Tok tuttuğu için atıştırmayı da önleyen fasulye, Kolesterolü düzenliyor, metabolizmayı hızlandırıyor, yağ yakımın kolaylaştırıyor. Tüm bu özelliklerin, nohut ve mercimekte de bulunduğunu hatırlatalım…

Kırmızı acı biber: Bibere acı tadın veren “capsaicin” maddesi metabolizmayı hızlandırıyor, vücut ısısını artırıyor. Vücut yükselen ısıyı düşürmek için ekstra enerjiye ihtiyaç duyuyor ve böylece yağ yakımı kolaylaşıyor. Zerdeçal da, vücutta kırmızıbibere benzer etkiye sahip.

Yabanmersini: C vitamini bombası yabanmersini aynı zamanda çok güçlü bir antioksidan. Ona koyu rengini veren madde serbest radikalleri yok ederek, toksinlerin dışarıya atılmasını kolaylaştırıyor. Yabanmersini yağ hücrelerinin çözülmesine de yardımcı oluyor.

Rezene: Çok güçlü bir aromaya sahip bu bitkinin içindeki uçucu yağlar metabolizmayı hızlandırıyor, enzim oluşumunu artırıyor ve bu enzimler yağların vücutta depolanmasını önlüyor.

Tavuk eti: Derisinden ayrılan beyaz tavuk eti protein açısından zengin, yağ açısından ise son derece fakirdir. Tavuğun yanı sıra piliç, deve kuşu ve hindi eti de aynı özelliğe sahip. Ayrıca bu gıdalar zengin birer protein kaynağı olarak cildin yağ dokusunu güçlendirirler.

Salatalık: Hemen hemen hiç kalori içermeyen salatalık, potasyum, kalsiyum ve demir açısından çok zengin. Selülitlere karşı kullanabileceğiniz bu gizli silah, vücudun su ihtiyacını karşılamaya da yardımcı.

Zencefil: Zencefil de, içerdiği yağlarla, tıpkı kırmızı acı biber gibi kalori yakımını hızlandırır. Aynı zamanda midenin yeterli derecede enzim salgılamasına yardım ederek sindirimi kolaylaştırır.

Acaba ben rüküş müyüm?

Bazen moda diye giyindiğiniz şeylerin aslında büyük bir hata olduğunu ancak çevrenizdekiler sizi uyarınca anlıyorsanız modanın hatalarından ders almalısınız.

Ünlü isimlerin yaptığı moda hatalarını gerek dergilerden gerekse televizyonlardan öğrenebiliyorsunuz. Peki ya sizin yaptığınız hatalar? Onları nereden öğrenmeyi düşünüyorsunuz? Siz bu sorunun cevabını düşünürken biz de sizlere modanın çok sık rastlanan hatalarını göstermeyi bir borç biliyoruz.

YANLIŞ DURUŞ

Anneniz belki de sizi genç kızlığınızdan beri uyarıyor, fakat siz bir türlü doğru şekilde durmayı başaramıyorsunuz. Oysa bir elbiseyi doğru şekilde taşımak istiyorsanız işe dik durarak başlamalısınız. Dik durmak sizi en azından 1 ya da 2 kilo daha zayıf gösterecektir. Dik durmak derken mutlaka kafanızda kitap taşır gibi yürüyün demiyoruz, fakat en azından omuzlarınızı dik tutmalısınız.

İÇ ÇAMAŞIRI

Dışınızın güzel görünmesi sizin için ne kadar önemliyse içiniz de o kadar önemlidir. Örneğin dar bir pantolon altına giyeceğiniz lastikleri kalın bir iç çamaşırı kalçanızı çok çirkin gösterecektir. Bunun yerine kalçayı kaldıran ve izleri belli olmayan bir iç çamaşırı seçebilirsiniz. Aynı şey sutyen seçiminde de geçerlidir. Bazen yanlış sutyen seçimi nedeniyle göğüsleriniz sarkık, büyük ya da olduğundan küçük görünebilir. Bu nedenle iç çamaşırı konusunda hassas davranmalısınız.

FARKLILIK

Alışverişe gittiğinizde her zaman aynı tür şeylerden almaktan vazgeçmelisiniz. Çünkü aynı şeyleri giymek modayı takip etmenizi engeller. Mutlaka en yeni modelleri giyinmeniz gerekmiyor, fakat zaman zaman kendinize yakışan farklı şeyleri almaktan da çekinmemelisiniz. Eski bir eteğinizle yeni moda bir bluzu kombine edebilir, farklı bir tarz yaratabilirsiniz.

MODA KURBANI

Modayı takip etmek demek her şeyi giyebileceğiniz anlamına gelmiyor. Örneğin; dar elbiseler moda olabilir, fakat kilolu biriyseniz bu dar elbiselerden giyinmek mecburiyetinde değilsiniz. Çünkü olduğunuzdan daha kilolu görünebilirsiniz. Yaşınıza, vücut şeklinize ve yaşam tarzınıza uygun seçimler yapmaya dikkat etmelisiniz.

Bir haftada sevgili bulmanın yolları!

Sevgilim yok diye şikayet etmeyin, bu yazıyı dikkatlice okuyun ve hemen uygulamaya geçin. Biraz çaba gösterirseniz yalnız geçirdiğiniz günlerin bitmesi an meselesi! İşte size 7 günde sevgili bulmanın yolları!

Görünüşünüzü yenileyin

Epeydir yalnızdınız ve neredeyse evden dışarıya çıkamıyordunuz. Ama artık dışarı çıkmanızın vakti geldi. Bir süredir özen gösteremediğiniz dış görünüşünüzü elden geçirin. Çünkü insan önce kendini  beğenmeli. Kendini beğenmeyen birinin başkasını beğenmesi düşünülemez bile. Tabiki beğenilmek de kaybettiğiniz özgüveninizi yeniden kazanmazınızı sağlayacaktır. Örneğin saçınızı kestirin ya makyaj stilinizi değiştirin, giyim tarzınızda yenilikler yapın. Hatta imkanınız varsa daha önce hiç denemediğiniz bir imaja bürünün, kendinizi ve çevrenizdekileri şaşırtın!

Çevrenizi değiştirin

Çevre demişken; daha önceden gittiğiniz mekanlardaki herkesi zaten tanıyorsunuz. Bu yüzden yepyeni mekanlar keşfedin. Yaşam tarzınıza uygun yerlerde sizin gibi düşünen, ortak noktalar yakalayabileceğiniz insanlar vardır. Onlardan biriyle bir kadeh içki ya da bir fincan kahve ile başlayacak sohbet, bir süre sonra tutkulu bir aşka dönüşebilir. Yeni ortamlara girmekten çekinmeyin, yakın bir arkadaşınızla birlikte keşfe çıkın ve gözünüzü dört açmayı da unutmayın! :)

Kalabalığa karışın

Alışveriş merkezleri, sinemalar, çay bahçeleri, kafeler, barlar, yeni insanlarla tanışmak için uygun fırsatlar bulabileceğiniz yerlerdir. Toplu taşıma araçları da size yeni fırsatlar yaratabilir. Tesadüfler insanın hayatını bazen tamamen değiştirebilir. Başınızı önünüze eğip yürümekten vazgeçin ve her an tetikte olun, çevrenizde olup bitenleri takip edin; belki birileri de sizi takip ediyor olabilir! ;)

Arkadaşlarınızı arayın

Dostlarınızı aramaktan çekinmeyin. Onlar sayesinde çevreniz değişebilir. Kim bilir, belki de dostunuzun o güne kadar görmediğiniz bir arkadaşı, sizin sevgili adayınızdır. Dostlarınızla çıkın, dolaşın, eğlenin. Hatta onları sizinle buluşmaya, tanımadığınız arkadaşlarını getirmeye zorlayın. Bir ev partisi ya da kalabalık bir yemek daveti alırsanız sakın kaçırmayın, mümkün oldukça fazla insanla tanışmaya bakın; mutlaka birilerinin size uygun bekar bir arkadaşı vardır.

Yeni mekanlar, yeni ortamlar

6 gün çok kısa demeyin. Bir dans kursuna ya da kısa süreli bir workshopa kaydınızı yaptırın. Mutlaka bir partneriniz olacaktır. Kimbilir, belki de aradığınız odur. Size uygun bir hobi mutlaka vardır; dil kursu, fotoğraf gezileri, haftasonu trekking turları vs. Birinden birini seçin ve başlayın hemen. Yeni insanlarla tanışmak için onların ayağınıza gelmesini beklemeyin, siz onlara gidin!

Potansiyel adaylar

Telefon rehberinizi ve MSN listenizi bir gözden geçirin. Sohbetinden, birlikte vakit geçirmekten hoşlandığınız birileri vardır elbet. Evet, daha önce sadece arkadaş gözüyle bakıyordunuz ona ama her an herşey olabilir. İş yerinizde sizi çok güldüren arkadaşınız, geçerken bakmaktan gözlerinizi alamadığınız karşı masadaki çocuk ya da okulda sizden birkaç sıra arkada oturan yakışıklı genç neden sizin yeni sevgiliniz olmasın? Hem eski anılarınızı tazelemiş olursunuz, hem de arayı kapatmış olursunuz... Arkadaşlarınızla arayı fazla açmamaya bakın!

Etrafa daha dikkatli bakın

Artık daha iyi bir gözlemci olmak zorundasınız. Hani meşhur bir hikaye vardır; sizi kırmızı bir ışıkta beklerken, aşk karşı tarafa yanan yeşil ışıkta geçti gitti bile diye.. O zaman yeşil ışıkta geçenleri de izlemelisiniz. Size “Gözün dört dönüyor” deseler de aldırmayın. Etrafınıza dikkatlice bakmaya devam edin. “Ben bu adamla birlikte olamam, hiç tipim değil” gibi bir ön yargı içine girmeyin, ilk izlenimler aldatıcı olabilir, herkese eşit derecede şans verin, dış görünüş her şey demek değildir...

İnterneti hafife almayın

Devir internet devri. Artık 3 yaşındaki çocuklar bile internet kullanıyor. Yeni insanlarla tanışmak için internetten faydalanın. Chat odaları, çöpçatan siteleri, sosyal ağlar, sevgili olma potansiyeli olan gizli cevherleri açığa çıkarır ve size çok büyük kolaylık sağlar. Ama internet ortamında insanların kendilerini farklı gösterebildikleri ihtimalini aklınızdan çıkarmayın. Tanımadığınız insanlara özel bilgilerinizi vermeyin ve mutlaka kalabalık bir yerde buluşmaya özen gösterin, hatta bir arkadaşınızla birlikte giderseniz daha güvenli olacaktır.

Bebeğiniz bunları yapmıyorsa dikkat

Çocuklarımızın fiziksel ve zihinsel gelişimini çok iyi takip etmemiz gerekiyor. 

Bağcılar Hastanesi'nin Çocuk Gelişim Uzmanı Sezen Aksu, çocukların yapamadığı bazı davranış biçimlerine bakarak anne babaların ciddiye alması gereken durumları şöyle sıralıyor:

'Çocuk Gelişim Ünitesi'ne Başvurulması Gereken Durumlar

0-3 ay arasındaki bebekler:
Karşısındaki konuştuğunda gülümsemiyorsa, agulama sesleri çıkartmıyorsa, yüzükoyun yatarken başını yerden kaldırmıyorsa, zil ya da çıngırak seslerine tepki vermiyorsa...

3-6 ay arasındaki bebekler:
Otururken önündeki oyuncağına uzanıp alamıyorsa, arkasından bir ses çıkarıldığında dönüp bakmıyorsa, otururken başını dik tutmuyorsa...

6-12 ay arasındaki bebekleri:
Küçük nesneleri iki parmağı ile kavrayamıyorsa, eline verilen yiyeceği yiyemiyorsa, bay bay yapamıyorsa, da-da-da gibi tek heceli sesleri çıkaramıyorsa...

10-12. aylarda:
Tek kelimeleri söyleyemiyorsa, sekizinci ayda desteksiz oturamıyorsa...

1-3 yaş arasında:
Tek kelimeler kullanarak konuşmuyorsa...

14 aylıkken:
Düzgün ve desteksiz yürüyemiyorsa, sorulduğunda hayvan ve nesneleri resimlerinden gösterip, adlandıramıyorsa, iki yaşında bebeksi olsa bile anlaşılır konuşamıyorsa...

3-6 yaş arasındaki çocuklar:
Düzgün cümlelerle konuşamıyorsa, zıt kavramları ve eş kavramları bilmiyorsa, geçmiş ve gelecek zaman cümleleri kuramıyorsa ve tek ayak üzerinde sekiz-on saniye duramıyorsa...

Kadınların meme kanseri riskine önlemleri

Meme kanserine yakalanma riskinin yaş ilerledikçe arttığı bildirildi.

 "Füsun Sayek Kültür ve Sanat Etkinlikleri" için Hatay’a gelen Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Genel Sekreteri Prof. Dr. Şuayib Yalçın, yaptığı açıklamada, kadınlarda kanser ölümleri arasında meme kanserinin ilk sırada yer aldığını söyledi.

Yaş ilerledikçe meme kanserine yakalanma riskinin artığını ifade eden Yalçın, şöyle devam etti: "Her yıl dünyada 1 milyondan fazla, Türkiye’de de yaklaşık 150 bin kişi meme kanserine yakalanıyor. Ayrıca yılda toplam 7 milyon 600 bin kadını kanser nedeniyle kaybediyoruz. 40-49 yaş arasında her 66 kadından 1’inde, 50-59 yaş arasında da her 40 kadından 1’inde meme kanserine yakalanma riski var. Bu risk yaş ilerledikçe daha da artmakta. Avrupa’da meme kanserinin daha yaygın olmasının nedeni de bu. Türkiye’de kadınların çalışma hayatına girmesi,doğurganlığın azalması nedeniyle gelecekte kansere yakalananların sayısında bir artış bekleniyor.

Şu an Avrupa’da 8, Türkiye’de de her 12 kadından 1’inin meme kanserine yakalanma riski var. Ancak Türkiye’de kadınların yaşam standartlarıyla ilgili bir takım önlemler alınmazsa bu risk artabilir ve Avrupa’nın önüne geçebiliriz."

Kadınların meme kanseri riskine karşı alışkanlıklarına dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Yalçın, "Türkiye’de nüfus hızla yaşlanıyor. Yaşlanma meme kanserine yakalanma riskini de beraberinde getiriyor. Bu hastalığa karşı riski azaltmak için beslenme alışkanlıkları ve sporla kadınlarımızı daha sağlıklı yaşlandırmalıyız" diye konuştu.

- "KENDİ KENDİNE MUAYENE" -

Kadınların meme kanseri konusunda çok bilinçli davranması gerektiğini vurgulayan Yalçın, "20’li yaşlardan itibaren her kadının kendi kendine muayene yapması gerekiyor. Çok basit olan erken tanı yöntemiyle kadınlar baş belası olarak düşünülen meme kanserinden korunabilirler. Ancak bazı kadınlar, kendi kendine muayenede eline kitle gelmesine rağmen, utandıkları için hekime başvurmuyor. Bu da hastalığın tüm vücuda yayılmasına, tedavi için çok geç kalınmasına neden olabiliyor" dedi.

Yalçın, kadınların 40’lı yaşlardan itibaren de yılda bir kez mamografi çektirmesi gerektiğini kaydetti. Yalçın 12 ilde kurulan Kanser Erken Teşhis ve Tarama Merkezlerinde (KETEM) mamografinin ücretsiz çekildiğini, ayrıca kurum olarak da çeşitli kampanyalar düzenlediklerini belirterek, kadınların takibi elden bırakmaması gerektiğini söyledi.

- "ERKEKLER DE RİSK ALTINDA" -

Meme kanserinin sadece kadınlara özgü bir hastalık olmadığını belirten Yalçın, erkeklerin de bu konuda dikkatli olması gerektiğini söyledi. Erkeklerden meme kanserinin daha tehlikeli olduğuna dikkati çeken Yalçın, "erkeklerde meme dokusu olmadığı için hastalık tüm vücuda daha hızlı yayılır. Bu nedenle kadınların aksine erkeklerde geri dönüşü zor sonuçlarla karşılaşabiliyoruz. Meme kanseri konusunda erkeklerin de kadınlar kadar dikkatli olması, kendi kendine muayene yapmaları önemli" görüşünü ifade etti.

Kendinizi daha mutlu hissedin!

Bu aralar sorunlu bir dönem mi geçiriyorsunuz, her şey sizi sinirlendiriyor mu? İşte sizi sakinleştirecek lezzetli öneriler..

Kiraz, çilek ve böğürtlen gibi meyveler sizi rahatlatabilir İçeriğindeki karbonhidrat yavaşça şekere dönüşürken sizi mutlu edecek ve aynı zamanda vücudunuz bir şeker bombardımanına tutulmamış olacaktır.

C vitamini açısından güçlü olan meyveler sayesinde vücudunuzdaki kortizol hormonu azalacak ve daha az stresli hissedeceksiniz. Siyah çikolatayı deneyin %70 kakao içeren siyah çikolatadan vazgeçmeyin! İçeriğindeki güçlü antioksidanlardan olan flavanoid sayesinde rahatlayacak ve kendinizi daha mutlu hissedeceksiniz.

Kuşkonmazın stresinizi azaltabileceği aklınıza gelmiş miydi? İçeriğinde doğal olarak bulunan folik asit sayesinde kendinizi rahatlamış hissedeceksiniz. Bir kap yoğurdun içine karıştırarak yiyebilirsiniz. Bir Meksika mezesi olan Guakamole yapmaya ne dersiniz?

B vitamini deposu olan avokadaların sizde yaratacağı etki çok iyi olacaktır. Tarif: 2 avokadayı soyun. Çekirdeklerini çıkartarak 4’e bölün. Yoğurt, maydonoz, limon suyu, sivri biber, soğan ve sarımsağı bir kaba avokadolar ile birlikte koyun. Hepsini iyice ezilene kadar karıştırın. Bunun için mutfak robotunuzu kullanabilirsiniz. Sonrasında 2 domatesi küp küp kesin, ve hazırladığınız karışımın içine ekleyin. Buzdolabında yaklaşık 1 saat beklettikten sonra çıkarın ve işte muhteşem bir stres düşürücü lezzetiniz hazır!

Chai Çayı sizin için ilginç bir alternatif olabilir

Yumuşak içimiyle sizi rahatlatacak kafeinsiz bir Chai çayı bütün gününüzün iyi geçmesini sağlayabilir!

Kendinize bir mola verin

Önemli bir konuşma veya yapacağınız iş öncesinde yaklaşık 1000mg C vitamini almanız, ruh halinizi çok daha iyi bir hale sokacaktır. Kan basıncını düşüren ve kortizol hormonlarını azaltan C vitamini sayesinde hem damak lezzetiniz artacak, hem de stresiniz aşağıya çekilecek.

Tırnaklarınız aslında hastalık habercisi

Tırnaklarınızın yaşantınız hakkında bilgi verip, hastalıklara karşı uyardığını biliyor musunuz?

El ve ayaklarınızı göstermekten çekiniyor musunuz? Tırnaklariniz sizin yaşam biçiminiz hakkında bize birçok şey söylemektedir. Ama tırnaklarınızın sizin genel sağlınız hakkında birçok bilgiyi açığa çıkardığını biliyor musunuz? Tırnaklarınızın görünüşünde, şeklinde ve dokusunda oluşan değişiklikler bizlere örnek olarak;

• Koyulaşan tırnakların sedef hastalıgı belirtisi olabileceğini;
• Tırnaklarda olusan kırmızı beneklerin diyabet belirtisi olabileceğini;        
• Solup sararan tırnaklarin anemi hastalığı belirtisi olabileceğini göstermektedir.

Tırnak Bakımı Temelleri
Tırnaklarınıza yapacağınız özenli bir bakım, onları sağlıklı tutar ve özellikle onları daha iyi keşfedebilmenize yardımcı olur.

Eğer tırnaklarınızın şeklinde veya renginde değişiklik gözlemliyorsanız, üzerinde siyah veya beyaz küçük çizgiler oluşuyorsa, girinti çıkıntılar veya kabarma meydana geldiyse, ve son olarak eğer tırnak bölgelerinizde acı duyuyorsanız mutlaka doktorunuz ile görüşmelisiniz.

Sağlıklı alıskanlıklar edinerek ve tırnak bakımı hakkında küçük de olsa bilgiye sahip olarak, olası birçok tırnak sorununun rahatça önüne geçebilirsiniz.

Tırnaklarınızı keserken, temiz ve keskin bir tırnak makası, veya temiz ve keskin bir kıskaçlı tırnak kesme makinesi kullanın.

Tırnaklarınız İçin En Güzel Öneriler
Eğer tırnaklarınıza oje sürüyorsanız, temizlemek için kullandığınız aseton ve benzeri tarzı kimyasalları haftada bir defadan fazla tırnaklarınıza sürmeyin.

Gittiğiniz güzellik salonlarında, manikür ve pedikür aletlerinin yüksek ısı ile bakterilerini öldürmeye yarayan steril temizleme aletlerinden mevcut olduğundan emin olun. Veya kendi aletlerinizi götürerek, temizliklerinden çok emin bir şekilde tırnak bakımı yaptırın.

Tırnakların etrafını çevreleyen deriyi koparmayın, kesmeyin ve tahriş etmeyin. Tırnağın enfeksiyon kapmasina neden olabilir. Bu etleri tahta çubuklar kullanarak geriye doğru nazikçe itiniz. Bu işlemi sıcak duştan sonra yaparsanız, etler yumuşak olduğundan daha kolay olacaktır.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Seks yapmanız için size 10 iyi neden

Fazla kiloları yakıyor, cildi güzelleştiriyor, kalbe damarlara iyi geliyor. Bu yazımızı okuduktan sonra 'başım ağrıyor' mazeretini kullanmak istemeyeceğinize eminiz.

1. Seksin kalbiniz ve damarlarınız için en iyi egzersizlerden biri olduğunu biliyor muydunuz? Belfast Queens Üniversitesi'nde 1000 erkek üzerinde yapılan araştırmaya göre seks kalp-damar sağlığını güçlendiriyor. Araştırma, haftada 3 kere ya da daha fazla seks yapan erkeklerin kalp krizi geçirme oranlarının yarı yarıya düştüğünü ortaya koymuş.

2. Seks, kalori yakmanın da en eğlenceli yolu herhalde... 30 dakikalık bir yatak odası aktivitesi sonunda yaklaşık 200 kalori yakıyorsunuz.

3. Sabahları işe sürünerek, asık bir suratla gitmeye son! Seks, beynimizin nörotransmiter (sinir iletici) üretimine yardımcı oluyor, bu da bizim ruh halimizin daha iyi olmasını sağlıyor.
Seks ayrıca sinirleri yatıştırmanın da en iyi yolu...

4. Seks, uykusuzluk çekenlerin derdine de deva oluyor. Erotik bir masaj sonrasında çarşaflar üzerinde yapacağınız dans, deliksiz bir uykuyu garantiliyor. Neden mi? Orgazm sonrasında endorfin serbest kalıyor, bu da beyinde morfin etkisi yaratıyor, vücut gevşeyip rahatlıyor; siz de çok faydalı, dinlendirici bir uykuya dalıyorsunuz.

5. Doyuma ulaştığınız gecenin sabahında çiçekleri koklayın. Patrick Süskind'in "Koku" adlı romanının kahramanı Grenouille kadar olmasa da kokuları daha iyi algıladığınızı göreceksiniz. Çünkü, orgazm sonrası salgılanan prolaktin hormonu beynin koku alma merkezini uyarıyor ve düzenli yapıldığında koku alma duyusunu geliştiriyor.

6. Soğuk algınlığına karşı portakal-mandalina yemenin yanında yapabileceğiniz diğer bir aktivite de bol bol sevişmek. Yapılan araştırmalara göre haftada bir ya da iki kere seks yapmak bağışıklık sistemini yüzde 30 oranında güçlendiriyor.

7. Seks pelvis bölgesindeki kasları güçlendirerek, mesane, rahim ve bağırsaklara destek oluyor. Bu da daha iyi bir "idrar kontrolü" anlamına geliyor.

8. Yine aynı araştırmaya göre, düzenli seks erkeğinizin inme riskini de düşürüyor.

9. "Yok hiç havamda değilim, başım ağrıyor" yerine "Evet hayatım, bu gece yapalım çünkü başım fena ağrıyor" demelisiniz! Çünkü seks aynı zamanda harika bir ağrı kesici. Nasıl mı? Orgazm öncesinde vücudunuz tam 5 kat daha fazla oksitoksin salgılıyor. Oksitosin de endorfin hormonunu harekete geçirerek migrenden arterit ağrılarına kadar bir çok şikayeti hafifletiyor.

10. Ağrıdan bahsetmişken, düzenli seksin adet dönemlerindeki ağrıları azalttığını da listemize eklemekte fayda var.

Sus sakın konuşma!


Çoğu zaman erkeklerin söylediği kırıcı sözlerden şikayet etseniz de onların da ara sıra sizin gibi düşündüğü ve söylediklerinize sinirlendikleri hiç aklınıza geldi mi?

Erkekler bazen öyle sözler söylerler ki duyduklarınıza inanmakta zorluk çekersiniz. Fakat suçu sadece onlara atmak marifet değildir. Çünkü erkeklerin de duymaktan hoşlanmadığı sözler vardır.

Ay çok şirin
Siz sevdiğiniz erkeğe iltifat etmeye çalışıyor olabilirsiniz; fakat şunu bilmenizde yarar var: erkekler ‘şirin’ sözcüğünden nefret ederler. Eşiniz şık bir kıyafetle karşınıza çıktığında ona ‘çok şirin olmuşsun’ demek erkeklik gururuna hakaret etmek anlamına gelebilir. Bu nedenle ‘şirin’ sözcüğünü mümkün olduğunca az kullanmalısınız.

Konuşmamız gerek
Bu iki kelime erkeklerin arkasına bakmadan kaçmak için yer arayacağı kelimelerdir. Bu nedenle eğer bir sorununuzu paylaşmak için konuşacaksanız direkt olarak ‘konuşmamız gerek’ demeyin. Konuya girmek için uygun anı kollayın ve beklemediği bir anda konuyu açın.

Sadece bir oyun
Eşiniz futbol maçı izlerken ona ‘ Niye bu kadar önem veriyorsun, sadece bir oyun’ derseniz kalbini kırmış olursunuz. Çünkü erkekler için spor karşılaşmaları hayatlarının vazgeçilmezidir. Ona saygı gösterdiğinizi bilmesini istiyorsanız, bu tür spor aktivitelerinde ona destek olmalı, gerekirse birlikte seyretmeyi teklif etmelisiniz.

Hiçbir şey yok
Suratınız beş karış ve sinirli olduğunuz her halinizden belli. Eşiniz yanınıza gelip size ne olduğunu sorduğunda kesinlikle ‘hiçbir şey yok’ demeyin. Çünkü yüzünüz zaten sizi ele veriyordur. Onun tahmin etmesini beklerseniz daha çok beklersiniz.

Ne giymişsin öyle?
Erkekler kadınlar gibi ne giyeceklerini saatlerce düşünmezler, bu nedenle kıyafetlerin eleştirilmesinden nefret ederler. Eğer üzerindekini beğenmezseniz ona güzel bir şekilde ‘bence sana öteki daha çok yakışıyor’ demeniz yeterlidir.

Sence güzel mi?
Birlikte bir yerlere gittiğinizde gördüğünüz güzel kadın için ‘sence güzel mi?’ diye bir soru sormanız erkekleri çileden çıkartır. Çünkü hangi cevabı verirlerse versinler mutlu olamayacağınızı bilirler. ‘hayır’ deseler inanmayacaksınız, ‘evet’ deseler kavga edeceksiniz. Bu ikilemi yaratmamak adına bu soruyu da sormayın.

Çocuklar İçin Ağız Bakım Rehberi


Çocuğunuzun sağlıklı ve temiz dişlere sahip olmasındaki ilk rol, size düşüyor. Ona fırçalama ve yeme alışkanlıklarını en iyi siz kazandırabilirsiniz. Bu konuda eksikleriniz olduğunu düşünüyorsanız, bugünkü yazımızı size rehberlik edebilir.

Ağzı yeterince büyüdüğünde çocuğunuz nihayet 20 küçük dişe ve daha sonra 32 büyük dişe sahip olacak. Bütün çocuklar farklıdır ve bu nedenle ilk küçük dişin çıkması en erken 3 aydan başlayarak 12 aya kadar sürebilir ve bu ilk çıkanlar çoğunlukla alt orta dişlerdir. 6 yaş civarında çocuğunuzun hayatı boyunca kullanacağı ilk kalıcı dişi çıkacaktır.

Küçük dişler büyük işlere yarar

70 yıldan fazla dayanacak kadar sağlam büyük dişlerin aksine farklı görevlerine uygun olarak küçük dişlerin daha ince diş mineleri ve daha küçük kökleri vardır. Küçük dişler çiğnemeye yardımcı olmanın yanında, konuşma yeteneğini geliştirmek, çene ve yüz gelişimini desteklemek gibi birçok farklı işe de yarar. Daha da önemlisi diş etinin içinde çıkmayı bekleyen büyük dişlerin yerini tutarlar. Küçük dişler düştüğünde ortaya çıkan boşluk büyük dişlerin düzgün çıkmasını sağlayarak sağlıklı bir yetişkin gülümsemesi yaratmaya yardımcı olur.

Fırçalama ritüeli

İki yaş ve altı çocuklar için özel üretilmiş dış fırçası ve macunu kullanımı, diş fırçalamaya alışkın olmayan çocukların rahat etmesini sağlar, küçük dişlerin sağlıklı gelişimini destekler. Küçük ağızlarda rahatça kullanılmak üzere tasarlanmış küçük uçlu ve yumuşak kıllı fırça tercih edebilirsiniz.

Sağlıklı yemek

Bebekler büyüdükçe tatları daha iyi ayırt etmeye başlar ve birçoğumuz gibi tatlı yiyeceklere yönelir. Oysaki bu tatlı besinlerde bulunan şeker, çocuğunuzun ağzındaki doğal bakterilerle reaksiyona girer ve dişlere saldırarak çürüklere yol açan zararlı asitler üretir. Eğer küçük dişler çürük yüzünden erken yitirilirse, çocuğunuzun büyük dişlerinin gelişimini etkileyebilir.

Dişçiyi ziyaret

Çocuğunuzun ilk dişinin çıktığı andan itibaren dişçiye gitmeye başlamalı ve dişçiniz aksini söylemedikçe her 6 ayda bir tekrar uğramalısınız. Dişçiyi düzenli olarak ziyaret etmek çocuğunuzun diş bakımında önemli bir rol oynar çünkü bu ziyaretler çocuğun bu yeni ve bazen de garip ortama alışmasını ve yıllar boyu sürecek iyi alışkanlıklar edinmesini sağlar.

3-5 yaş için

Çocuğunuz küçük dişlerinin tamamını çıkarmıştır. Sabah ve akşam tam 2 dakika fırçalama yapması önemli. Bu yaşlarda çocuğunuzun dişlerini sizin fırçalamanız gerekse de, fırçayı kendilerinin tutmaya başlamaları iyi olacaktır. Yaşına uygun bir diş fırçasının üzerine bir bezelye kadar çocuk diş macunu sürün.

6 yaş ve üzeri

Yaklaşık 6 yaşından itibaren çocuğunuzun ağzında küçük, büyük dişler ve boşluklar olacak. Bu sıralarda ilk yeni dişler diş etinin için den çıkmaya ve küçük dişleri sallandırmaya başlar. Sonra küçük dişler tamamen dışarı itilir ve geriye büyük dişlerin dolduracağı boşluklar kalır. Yeni çıkan büyük dişlerin minesi tamamen olgunlaşmamıştır ve bu yüzden çürüğe karşı savunmasızdır. Bu aşama gençlik yıllarına kadar sürecektir. Küçük dişlerini kaybetmek her çocuk için büyümenin önemli bir parçasıdır ve büyük dişlerin hayat boyu dayanması gerektiği için ağız sağlığında kritik bir dönemdir. 7 yaş civarında çocuğunuz diş fırçalama sorumluluğunu kendisi taşımaya hazır olmalıdır. Yine de dişini doğru fırçaladığını kontrol etmeniz önemlidir.

4 adımda diş bakımı

1. Çocuğunuzun yaşına uygun bir fırça ve macunla günde iki defa dişini fırçaladığından emin olun.
2. Nazik ve dairesel hareketlerle dişin bütün yüzeylerini temizlemesini sağlayın.
3. Çocuğunuzun dişlerinin günde dört defadan fazla şekerli yiyecek ve içeceklere maruz kalmamasına dikkat edin.
4. Çocuğunuzu düzenli olarak altı ayda bir kontrol için dişçiye götürün.

Bir kaç tavsiye

-Çocuğunuza gece boyunca içebileceği bir süt ya da meyve suyu şişesi bırakmayın, çünkü ağzında şişeyle uyumak dişlerine zarar verebilir.
-Çocuğunuza hipopotam ya da aslan taklidi yapmayı öğretin ki dişini fırçalamak için ağzını kocaman açsın.
-Eğer çocuğunuz yerinde durmuyorsa dişlerini fırçalamak için kucağınıza oturtun. Büyüyünce arkasında durmak da işe yarayabilir.
-Dişlerini kaybetmek ve ağızlarında boşluklar oluşması bazen çocukları üzebilir, o yüzden diş perisiyle bu durumu eğlenceli hale getirin.
-Meyve suyuna 10’da bir su karıştırarak dişlerine değecek asit oranını azaltın.
-Her 3 ayda bir ve her hastalıktan sonra diş fırçası değiştirmek fırçalamanın her defasında mümkün olduğunca etkili olmasını sağlar ve mikrop taşınmasını azaltır.



Bir boomads advertorial içeriğidir.

12 Aralık 2013 Perşembe

Hamilelikte makyaj zararlı mıdır?


Bayanlar Hamilelik döneminde kozmetik kullanımında çok dikkatli olmalısınız...

Etiler Memorial Polikliniği ve Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Zerrin Baysal “Hamilelik döneminde kozmetik kullanımı “hakkında bilgi verdi. Hamile kadınların en büyük sıkıntıları; ilaç, ışın, kimyasal maddeler ve deri yoluyla maruz kaldıkları maddelerin zararlarıdır. Bu kimyasal maddeler; solunum yoluyla, ağız yoluyla veya tensel temas ile alınabilirler. Bazı maddeler anne karnındaki bebeğin ( fetus) gelişimini olumsuz etkileyeceği gibi bazı maddelerinde hiçbir yan etkisi olmadığı deneylerle gösterilmiştir. Bazılarının ise, kötü etkilerinin olup olmadığı halen bilinmemektedir. Kimilerinde ise, gebeliğin belirli sürelerine kadar zararlı etkili, daha sonraki aylarda zararsızdır. Bu yan etkiler, bebeğe hem fiziksel hem de zihinsel zararlar verebilir, gelişimini engelleyebilir.

Özellikle saç boyarken tedbirli davranın

Kozmetik ( saç boyaları, kremler, parfümler, temizleyici maddeler vs..) kullanımında, genelde, en sık problem saç boyalarıdır. Sıklıkla kullanılan, kalıcı ve yarı kalıcı boyaların içindeki maddelerle yapılan deneylerde, bebek üzerine zarar verici etkiler görülmemiştir. Fakat tedbirli davranmak için, doğum sonrasına kadar saçların boyatılmaması daha uygundur. Değişiklik yapmak, beyazlarınızı gizlemek veya dip boya yaptırmak istiyorsanız, gebeliğin ilk üç ayından sonra, bitkisel saç boyaları kullanabilirsiniz.

Saç düzleştirme ve perma işlemlerini hamilelik sonrasına bırakın

Saç düzelticilerin ( straightener) ki bunlar sodyum hidroksit ve bisülfit denilen kimyasal oluşumlardır ve kullanılmaları tavsiye edilmemektedir. Saç düzeltmelerin, hava ısı ve press yolu ile yapılması daha güvenlidir. Perma gibi yöntemlerde ise kullanılan kimyasal maddeler saçlı deriden emilip kana karışabilir. Bunların kullanılması ile bebekte doğumsal sakatlık gelişmesi arasında ilişki saptanamamıştır, fakat tamamen güvenilir olduğunu söyleyebilmek içinde daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu yüzden doğum sonrasına kadar saçlarınızın doğal kalmasında fayda vardır.

Nemlendiricileri rahatlıkla kullanabilirsiniz

Deodorant, şampuan, ve diğer cilt bakım ürünlerinin, bebek gelişimi üzerine zarar verici etkileri olup olmadığı üzerine yeterli bilimsel araştırma olmamakla beraber şimdiye kadar herhangi bir problem rapor edilmemiştir. 
Cilt için kullanılan kremleri rahatlıkla kullanabilirsiniz. Cilt çatlaklarının oluşmasını azaltmak için kakao ve lanolin kremleri kullanılabilir.

Hamilelik döneminde makyajın zararlı olup olmadığı da sıkça sorulan sorulardan biridir. Ancak;
bu konuda herhangi bir çalışma yapılmamış olmakla birlikte; bugüne kadar makyajın hamilelik üzerinde olumsuz bir etkisi görülmemiştir.

Bebeğin gelişimindeki en önemli zaman ilk üç aydır. Bu süre içindeki zararlar diğer aylara göre daha fazla olmaktadır, kısa bir süre için biraz daha dikkatli olmak hem bizim hem de bebeğimizin sağlığı açısından faydalı olacaktır.

Çok sıcak su ile banyo yapmaktan kaçının

Hamilelik her yönüyle dikkat ve bakım isteyen bir süreç. Sağlıklı bir bebek sahibi olmanın yanında, annenin de kendine özen göstermesi arzulanan ve göz ardı edilmemesi gereken bir nokta. Hamilelikte ve sonrasında anneleri en fazla üzen konuların başında ise fazla kilolar ve cilt problemleri (çatlaklar) geliyor.

Doğumdan sonra vücudun deforme olmaması için hamilelik sırasında çok uzun süren ve çok sıcak banyolardan kaçınmak gerekiyor. Eğer bundan vazgeçemiyorsanız, hiç olmazsa çıkmadan önce ılık bir duş alıp bebeği rahatlatın. Aslında yalnızca ılık bir duş en uygunudur. Arada bir yapılacak hafif kese, kan dolaşımını artırır. Daha sonra kol ve bacaklara vücut sütü de tatbik ettiğinizde günlük vücut bakımınız bitmiş demektir.

Gebelikte fizyolojik cilt değişiklikleri ile baş etmek mümkün

Hangi kadında gebelikte ne gibi bir cilt değişikliği ortaya çıkacağını tahmin etmek zordur. Bazı anne adayları gebelik döneminde herhangi bir cilt sorunu yaşamazken, bazılarında cilt kuruluğu, karın çatlakları, kaşıntı, ciltte yağlanma gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bazı anne adaylarında da başta yüz olmak üzere vücudun her yerinde çok sayıda lekeler oluşabilir.

Gebelikte cilt değişikliklerinin sorumlusu gebeliğe bağlı her tür değişiklikte olduğu gibi gebelik döneminde artan hormonlardır...

Melasma, Kloazma (Gebelik maskesi)

Sıklıkla yanaklar, alın, üst dudak, burun ve çenede düzensiz sınırlı kahverengi lekelere “gebelik maskesi” denir. Yüzde 70-90 kadında görülen bu pigment artışı doğumdan sonra sıklıkla ortadan kalkar. Ender durumlarda pigment artışı adeta bir dövme yaptırılmış gibi cildin derin katlarına ulaşır. Böyle durumların tedavisi bu konuda tecrübeli bir cilt uzmanı tarafından gerçekleştirilir.

Hamilelikte güneş ışınlarına karşı dikkatli olun

Yoğun bir ultraviyole ışık kaynağı olan güneşten uzak durmak ve güneşe çıkıldığı zamanlarda en az 20 faktörlü bir güneşlenme kremi kullanmak lekelenmelerin azaltılmasında oldukça etkilidir. Yazın bulutlu havalarda bile güneşin UV ışınlarının cilde etki gösterebileceği unutulmamalıdır.Lekelenme olan bölgelerin makyajla kapatılmasında bir sakınca yoktur.

Gebelikte sivilceler

Gebelikte özellikle 8. haftadan itibaren değişen hormonal ortam bazı anne adaylarında önceden varolan sivilcelerin artmasına ya da ilk defa gebelik döneminde sivilcelerin ortaya çıkmasına neden olur. Ender durumlarda ise varolan sivilcelerde azalma görülür. Yüz cildi temiz ve kuru tutulmalıdır. Sivilceler kozmetik sorunlar yarattığında doktor önerisine göre topikal (bölgesel) ilaçlar kullanılabilir Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da şudur: izotretinoin içerikli "sivilce ilaçlarının" doğumsal anomalilere neden olduğu kanıtlanmıştır. Bu yüzden gebelik döneminde sivilceleriniz için ilaç kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız!

Tırnak değişikliklerini önemseyin

Tırnaklar cildin bir uzantısı olarak kabul edilirler ve gebelik döneminde artan hormonların etkisiyle tırnaklar yumuşayıp incelerek kolay kırılır hale gelebilirler. Tırnak cilası durumu daha da kötüleştirebilir. Bulaşık ve çamaşır yıkarken lastik eldiven kullanmak, el ve tırnaklara nemlendirici losyon sürmek çoğu durumda faydalı olur.

El ve ayaklarda kızarıklık

Latincede “palmoplanter eritem” adı verilen bu durum, gebelik dışındaki bir dönemde ortaya çıktığında bir karaciğer hastalığını düşündürmesine karşın; gebelik döneminde fizyolojik olarak ortaya çıkabilir. Avuç içlerinde ve nadiren de ayak tabanlarında kızarıklık ve kaşıntı şeklinde ortaya çıkar. Palmar eritemin de diğer çoğu cilt değişikliğinde olduğu gibi gebeliğe bağlı olarak kandaki östrojenin artması nedeniyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kaşıntı şiddetli olduğunda nemlendirici kremler faydalı olabilir. Nemlendiricilere cevap vermeyen kaşıntılarda ise doktor önerisine göre bazı ilaçlar kullanılabilir.

Eski aşka yeni şans verir misiniz?

İlişki bitti, kendinizi zor da olsa toplamayı başardınız ve eski günlere sünger çektiniz. Bir gün kapı çaldı gelen eski sevgiliniz...Ya şimdi?

İlişkiniz yeni bitti, kötü bir şekilde ayrıldınız. Fakat bir yandan da size geri döneceğini düşünüyorsunuz.Belki günler, belki aylar geçiyor ve sonunda hayırsız sevgiliniz kapınızı geç de olsa tekrar çalıyor. Ne yapacaksınız?

Ne olacak şimdi?       

Hepimiz insanız ve genelde birinin değerini o kişiyi kaybettiğimiz zaman anlarız. Erkek arkadaşınız için de öyle olmuş olacak ki, geri dönmek istiyor. Belki siz bu arada başka biri ile tanıştınız, belki de ona karşı olan tüm duygularınızı yitirdiniz. Peki şimdi ne olacak?

Siz de bir anda kötü günleri unutur ve geçmişteki iyi günleri hatırlamaya başlarsınız. Fakat onu tekrar kabul etmeniz doğru olacak mı? Ya aynı hatalar tekrar yaşanırsa... Aslında bu konuyu düşünmek için ilk önce neden ayrıldığınızı hatırlamanız gerekir. İlişkiniz neden bitmişti?

Eğer sizi aldatmışsa, tekrar aldatacaktır, eğer size kaba davranmışsa bunu tekrar yapacaktır. Bunları düşünmeli ve öyle karar vermelisiniz. Eğer ayrılık sebebinizin tamiri mümkünse işler farklılaşır. Bu durumda ona bir şans daha vermenizde yarar var. Sorunları gözden geçirmelisiniz.

Yine incitirse...

Bu ilişkinin yürümesi için iki defa şans verdiniz, fakat sıra üçüncüye geldiğinde arkanıza bile bakmadan yürümeli ve sıradaki insanları gözden geçirmelisiniz. Bir erkek sizi iki defa incitmeyi başarmışsa, bunu hep yapacak demektir. Başka insanlara şans vermeli ve bu ilişkiden kurtulduğunuz için kendinizi şanslı hissetmelisiniz.

Bu besinler selülitten kurtarıyor

Bahar aylarına yaklaştığımız şu günlerde, kıştan kalma portakal kabuğu görünümünden kurtulmak isteyenler sağlıklı beslenme önerileriyle selülitsiz bir bahar ve yaza merhaba diyebilir.

Selülit ile savaşmanın önemli bir yolu da sağlıklı beslenmeden geçmektedir. Peki, selülite karşı hangi besinlerin tüketilmesi, hangi yiyecek ve içeceklerden kaçınılması gerekiyor? Memorial Hizmet Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden diyetisyen Aysu Aydın, selülitsiz bir vücut için yapılması gereken sağlıklı beslenme önerileri hakkında bilgi verdi.

HATALI BESLENME ŞEKLİ SELÜLİT NEDENİ

Vücuttaki portakal kabuğu görünümlü sıkışmış yağ hücreleri ile kendini gösteren selülit; genetik eğilim, özellikle östrojen seviyesinin oluşturduğu dolaşım bozukluğu gibi hormonal nedenler, kilo almak ve egzersiz yapmamak, ilerleyen yaşla birlikte cilt altı bağ dokusunun zayıflaması, hamilelik ve hatalı beslenme gibi pek çok neden ile daha sık görülüyor.

BU BESİNLERDEN EN AZ ÜÇÜNÜ HER GÜN TÜKETİN

Üzüm çekirdeği, toz kakao: İçeriğinde bioflavonoid olan bu besinler kolajeni yıkan enzimleri bloke ediyor ve bağ dokusuna destek oluyorlar. Üzüm çekirdeği ve toz kakao bu maddeden zengin besinlerden olarak biliniyor.

Maydanoz, brokoli, karnabahar, portakal: Zengin bir antioksidan olan C vitamini kolajen yapımında önemli bir rol oynuyor. Böylece deri altındaki bağ dokusunu güçlendiriyor. C vitamininden zengin olan brokoli, turunçgiller, maydanoz, yeşilbiber ve karnabahar gibi sebze ve meyvelerin sofranızda bolca bulunmasına fayda vardır.

Kuşkonmaz, beyaz ve karalahana: Ödem söktürücü ve toksin atma özelliği nedeniyle bu besinler sofranızda sık sık yer almalı. Toksin atmak için beyaz lahana kürü de yapabilirsiniz.

Somon balığı: Somon gibi yağlı balıkta bolca bulunan Omega 3 damarları genişleterek kan akışının ve dolaşımının rahatlamasına katkıda bulunuyor. Haftada 2-3 gün yağlı balık tüketin.

Keten tohumu: Omega 3 yağ asidinden zengin olan keten tohumu damarları genişleterek kan dolaşımını rahatlamasına katkıda bulunuyor. Her sabah kalktıktan sonra 2-3 tatlı kaşığı öğütülmemiş keten tohumu yiyin. İsterseniz, keten tohumunu yoğurtla karıştırarak da tüketebilirsiniz.

Soğan ve sarımsak: Kan basıncının ve dolaşımının rahatlamasını sağlıyorlar. Her gün yemeklerinizde ve salatalarınızda bu ikiliden bolca bulunsun.

Zencefil: Kanı inceltici fonksiyonu sayesinde dolaşımı rahatlatıyor. Her gün 5-6 kibrit çöpü şeklinde kestiğiniz zencefili çayınızın içine katabilirsiniz.

Muz: İçerisinde yer alan potasyum ile kan basıncını düşürerek dolaşıma yardımcı oluyor ve dokuları atık maddelerden temizliyor. Sindirim ve düşük tansiyon sorununuz yoksa günde bir adet muz tüketmenizde fayda var. Karpuz, avokado, havuç, fasulye ve bezelye de fazla miktarda potasyum içeriyorlar.

Kereviz: Kan damarlarının kasılmasını engelleyerek dolaşımın rahatlamasını sağlıyor.

Yeşil çay: İçeriğindeki kateşin ile yağ yakımını hızlandırıyor. Günde iki fincan yeşil çay içmenizde fayda var.

Domates suyu: Domates vücudu toksinlerden arındırıyor. Günde 2-3 bardak domates suyu içerek selülitlerin giderilmesine yardımcı olabilirsiniz.

Su: Bol su içmek kan dolaşımının düzenlenmesini sağlıyor ve ödemin oluşmasını önlüyor. Ayrıca yağ hücrelerinin emilimini sağlamak gibi önemli bir rol de üstleniyor. Günde en az 2,5-3 litre sıvı almaya özen gösterin. Bunun büyük bir kısmını su olarak almanızı öneriyoruz.

BU BESİNLERDEN UZAK DURUN

Trans yağlar: Damar tıkanıklığına neden olan salam, sosis ve sucuk gibi şarküteri ürünlerinden kaçının.
Tuz: Vücutta su tutulumuna ve dolaşım bozukluğuna yol açtığı için tuzu asgari miktarda tüketin. İçeriğinde yüksek oranda sodyum bulunan fast food türü gıdaları tüketmemeye çalışın.

Rafine şeker:  Şeker, tam bir kalori deposudur. Ayrıca cildi sıkılaştıran kolajeni yıkarak sarkmaya neden olduğu için beslenme listenizden şekeri çıkarın.
Doymuş yağlar: Kırmızı et, salam, sosis ve sakakatlarda bolca bulunur.  Bunlar yağ hücrelerini şişirir, vücudun atıklardan temizlenmesini engeller ve dokularda su tutulmasına yol açar.

Alkol: Haftada bir kadehten fazla alkol tüketmeyin. Çünkü fazla tüketilen alkol vücutta doğrudan yağ olarak depolanır ve su kaybına yol açarak cildin görünümünü bozar.

Yüksek miktarda hayvansal protein: Vücutta yağlanmayı artırdığı için hayvansal proteinleri tüketirken aşırıya kaçmayın. Tavuğu derisiz, kırmızı eti de yağsız yemeyi alışkanlık haline getirin.

HER GÜN 1 SAAT YÜRÜYÜN

Selülitlerinizden kurtulmak için her gün öğünler arasında bir saat tempolu bir şekilde yürüyün. Ayrıca fitness merkezinde veya evinizde selülitlerin giderilmesine yönelik uygulanan egzersizleri de haftanın en az 3 günü uygularsanız daha kısa sürede sonuç alabilirsiniz.

Birlikte "bebeklerde alerji" konusunun detaylarına iniyoruz


Bir çok okuyucumun konuyla ilgili gelen soruları üzerine ‘bebeklerde alerji’ konusuna eğilmeye karar verdim. Alerji, değişen yaşam koşullarıyla birlikte son dönemlerde dünya çapında giderek artan bir durum. İstatistikler sizi korkutmasın ama günümüzde yaklaşık her 10 kişiden 3-4’ünün yaşamlarının bir döneminde alerjiden etkilendiği biliniyor.

Peki, alerji nedir? Alerji; bağışıklık sisteminin birçok insanı rahatsız etmeyen bazı maddelere karşı normalden farklı olarak verdiği tepkilerdir. Alerjisi bulunan kişilerin bağışıklık sistemi vücuda giren maddeyi zararlı olarak algılıyor, ve zararlı olmayan maddeye tepki vermeye başlıyor. Bu durum, döküntü, kızarıklık, kaşıntı, hapşırık gibi rahatsız edici belirtilere ve bazen şok gibi çok tehlikeli olabilen durumlara da neden olabiliyor.

Bebeklik ve çocukluk döneminde en sık rastlanan alerji tipi besin alerjisi. Besin alerjisinin de çeşitli türleri var. Bebeklerde en sık rastlanan besin alerji tipi ise inek sütü alerjisi.

Anneler dikkat; anne, baba veya kardeşlerinde alerji olan bebeklerde alerji gelişme riskinin daha yüksek olduğu biliniyor. Ailesinde alerji olan 10 bebekten 6-7’si büyük ölçüde alerji riski taşıyor.

İnek sütü alerjisi olan bebeklerin doktorları izin verene kadar inek sütü veya keçi gibi diğer hayvanların sütlerini içeren hiçbir gıda tüketmemeleri gerekiyor. Bu konuda çok hassas olmak şart, bu nedenle bebeklerini emziren annelerin süt ve peynir, yoğurt  gibi süt ürünlerini tüketmemeleri, doktorlarının önerdiği gibi beslenmeleri kritik önem taşıyor.

Bebekler, inek sütü içeren bir besin aldıklarında gaz sancısı, kusma, ishal veya kabızlık, dışkıda kan gibi sindirim şikayetleri; kızarıklık, kaşıntı, döküntü gibi cilt şikayetleri ; hapşırık, burun akıntısı, hışıltılı solunum ve nefes darlığı gibi solunum sıkıntıları yaşayabiliyor. Bu can sıkıcı belirtiler,  bebeklerde aşırı ağlama, huzursuzluk, yüz, gözler ve dudaklarda şişmeye ve bebeğin kilo alamamasına da sebep olabiliyor.

Bu belirtiler ile karşılaşan annelerin, bir an önce vakit kaybetmeden doktorlarına danışmaları gerekiyor.

Anneler çok iyi bilirler, ülkemizde uzun zamandır inek sütü alerjisi konusunda annelerin güvenerek bilgi edinebilecekleri bir kaynağın eksikliği duyuluyordu.

Artık inek sütü alerjisi başta olmak üzere besin alerjisi ile ilgili daha fazla bilgi edinmek, bebeğinizin alerji riski taşıyıp taşımadığını öğrenmek için www.bebekvealerji.com websitesini ziyaret edebilirsiniz.

Vakit kaybetmeden siteyi inceleyin, problem yaşayan diğer annelerin hikayelerini dinleyin ve uzman videoları yardımıyla giderek artan alerji problemi hakkında kendinizi bilinçlendirin.

http://www.bebekvealerji.com/AlerjiNedir.aspx
http://www.bebekvealerji.com/OzamanNeYapalim.aspx
http://www.bebekvealerji.com/HekimlerNeDiyor.aspx
http://www.bebekvealerji.com/Default.aspx?prm=ailelernediyor
http://www.bebekvealerji.com/AlerjiTesti.aspx

Bir boomads advertorial içeriğidir.

1 Aralık 2013 Pazar

Kocanızı evde tutmanın yolları

Gece geç saatlerde dışarı çıkıp geziyor, her akşam arkadaşlarıyla mı takılıyor? İşte kocanızı eve çekmenin yolları.

Toplumumuzda erkekler kadınlara göre daha serbesttir. Onlar gece geç saatlerde dahi çıkıp gezebilir, arkadaşlarıyla eğlenebilir. Erkeklerin bu davranışları toplumda olumsuz karşılanmaz, "erkektir yapar" anlayışı hakimdir. Oysa kadın bu saydıklarımızın birini dahi yaptığında adı hemen kötüye çıkabilir.

Eşinizi eve bağlamanın 15 yolu Mehmet Paksu'nun okurlarına tavsiyeleri; eşim benimle evliliği paylaşmıyor. Farkında değil. Ne yapmalıyım tarzındaki soruları yanıtlarken hanımlara, eşlerini eve bağlama konusunda 15 yöntem öneriyor:

Çok sorulan bir soru olduğu için bu konuyu biraz geniş ele almak istiyorum. Eşiniz eve gelmeden önce onu eve bağlayıcı yöntemler geliştirin. Bunda öncelikle aklınızı kullanın, ardından eş olmanın verdiği gizemli özelliğinizi fark ettirin diyen Mehmet Paksu'nun öğütleri şöyle:

1- Kadının erkeğe karşı en etkili hali tatlı dilidir, güler yüzüdür, tebessümüdür, gönül almasını bilmesidir, sıkıntısını paylaşmasıdır, eşi yüzüne bakınca içinin açılması, bir anda bütün yorgunluklarını atmasıdır.

2- Erkeği kadına bağlayan en güçlü sır, kadının müşfik halidir, annelik özelliği olan şefkatidir. Bu gücü iyi kullanın. Eşinizi sizinle vakit geçirmekten zevk alır hale getirin. "Seninle birlikte olunca kendimi dünyanın en mutlu insanı olarak hissediyorum" gibi sözleri yeri geldikçe dile getirin.

3- İmkânlarınız ölçüsünde sofrada çeşitleri arttırın. Erkeği eve bağlayan önemli vesilelerden biri de sevdiği yemeklerin sofrada olmasıdır. Yemek sonrası çay, kahve, kuru yemiş gibi şeyleri eksik etmeyin ki, karnı doyar doymaz gözü ayakkabısında olmasın.

4- Kitap okuma alışkanlığı edinmeye çalışın. Birkaç hikayeyi okuyun, aklınızda tutun, eve gelince çay içme esnasında anlatmaya çalışın. Hatta hikayenin başından biraz anlatın, gerisini kitaptan takip edin. Fakat bunu yaparken, eşinize ders verir vaziyete girmeyin. Hele dini konularda bir hoca gibi konuşmayı denemeyin. Yoksa hemen eşinizden "Başıma hoca kesildin" sözünü işitebilirsiniz.

5- Bazı radyo ve TV programlarının yayın akışını gözden geçirin. Seçtiğiniz programları birlikte dinlemeye, izlemeye çalışın. Arada sorular sorarak onun yorum yapmasını temin edin. Eşinizi programın içine çekin.

6- Zaman zaman evdeki eşyaları birlikte yer değiştirin. Oturduğunuz odaya, salona ve hatta yatak odanıza arada bir farklı ve değişik dizayn verin. Evde meşgul edin.kadinca.net

7- Evde yalnız kalınca canınızın sıkıldığını, daraldığınızı, huzursuz olduğunuzu, korktuğunuzu dile getirin. Birlikte olunca güven içinde mutlu ve huzurlu olduğunuzu söyleyin.

8- Arada bir komşu, akraba, eş dost ziyaretine gidin, onları davet edin, yakınlarınızla bir arada bulunmaya zaman ayırın. Özellikle eşinizin anne babası, kardeşleri gibi yakınlarına kapılarını açık tutun. Onları davet etmeyi teklif edin.

9- Bazı akşamlar gezmeye, alışverişe, dışarıda vakit geçirmeye, yemek yemeye çıkın, kısa metrajlı yürüyüşlerle birlikte olmaya çalışın.

10- Kendinizden, kendi sorunlarınızdan bahsetmeyin. Bir süreliğine eşinizin mutluluğuna kilitlenin. O mutlu olursa siz haliyle mutlu ve huzurlu olursunuz.

11- Şikâyetlerden uzak durun. Şikâyetçi bir görünüm sergilemeyin. Evdeki eksikleri, noksanlıkları, alınacakları, değiştirilmesi gereken eşyaları şimdilik gündeme getirmeyin. Özellikle erkekler masraf çıkarılmasından pek hoşlanmazlar.

12- Çocuklarınız varsa, çocukların eğitimi, yetiştirilmesi, sorunların çözümü, hayata hazırlanmaları gibi babaya düşen görevleri hatırlatarak sorumluluklar verin.

13- O gün akşama kadar nasıl vakit geçirdiğini, kimlerin gelip gittiğini sorun öğrenin. Türkiye'de ve dünyada dikkatinizi çeken bazı olayları gündeme getirin, konuşun.

14- Çevrenizdeki bazı arkadaşlarınızdan bilgi alın, deneyimlerinden istifade edin. Bu arada imkanınız ölçüsünde profesyonel yardım alın. Son zamanlarda yayınlanan aile içi eğitimle ilgili kitaplara ulaşın.

15- Manevi ihtiyaçları giderme gibi kalbi ihtiyaçlarınızı karşılamaya çalışın. Yeter ki, bu konuda kafa yorun, yeni stratejiler üretin.

Gün geçtikçe kendi aile yapınız içinde daha farklı, daha çekici, eve bağlayıcı meşguliyetler bulabilirsiniz. Bütün mesele, eşinizin gecesini doldurmak, onu eve bağlamaya çalışmak, dışarı bağımlılığını azaltmak, hatta bitirmek olmalı.