istanbul escortistanbul escort ankara escortankara escort beylikdüzü escortbeylikdüzü escort bahçeşehir escortbahçeşehir escort beylikdüzü escortbeylikdüzü escort istanbul escortistanbul escort Yaşam Durmaz: Ocak 2014

21 Ocak 2014 Salı

Ömür boyu yalnız kalmak korkusu


Evlenememekten, yalnız kalmaktan kısacası 'evde kalmaktan' mı korkuyorsunuz? Bu korkunun yarattığı mutsuzluğu yenmek elinizde. Psikolog Başak Demiriz'in önerilerine kulak verin...

Siteniz olarak, Milliyet Cadde'de yazan Psikolog Dr. Başak Demiriz’in psikoterapi diyaloglarından oluşan yazılarını severek takip ediyoruz. Dr. Başak Demiriz, evlenememeve evde kalma korkusu yaşayanlara önerilerini sizlerle paylaşıyoruz:

Danışan: Kendime bile itiraf edemediğim bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum: Ben evlenememekten, ömür boyu yalnız kalmaktan, kısacası ‘evde kalmaktan’ korkuyorum. 

Dr. Başak: “Kendime bile itiraf edemediğim” dediğinize göre sizin için konuşması zor bir konu olmalı.

Danışan: Evet çok zor ve artık beni çok mutsuz ediyor, özellikle arkadaşılarım birer birer evlenirken.

Dr. Başak: Yaz aylarında düğünler de çoğalınca bugünlerde birçok kişi kendi durumunu gözden geçiriyor ve umutsuzluğa kapılıyor.

Danışan: Gerçekten öyle, bu yaz tam dört arkadaşım evlendi. Bir de geçen hafta 35 yaşıma bastım, iyice bunalıma girdim. Çok umutsuzum ve bu işi kafama çok takıyorum. En sonunda size gelmeye karar verdim. Evlenmeyi bırakın, uzun zamandır doğru dürüst bir erkek arkadaşım bile yok. Ne zaman kız arkadaşlarımla bir araya gelsek, konu eninde sonunda aşka ve ilişkilere geliyor. Kimi ‘muhteşem’ ilişkisini, kimi de yaşadığı en son aşk macerasını ballandıra ballandıra anlatıyor. Bir bakıyorum, uzun zamandır ilişki yaşamayan tek kişi ben kalmışım. Neden ben de düzgün bir erkekle tanışamıyorum veya düzgün bir ilişki yaşamıyorum anlamıyorum. Bu iş, kadınlar için çok zor.

Dr. Başak: ‘Düzgün’ bir ilişki özlemi çeken sadece kadınlar değil, erkekler de var, yani bu tip sıkıntılar yaşayan tek siz değilsiniz.

Danışan: Benim etrafımda pek yok. Bende bir sorun olduğunu düşünmeye başladım artık. Ama ne olduğunu bilmiyorum. Bazen kendimi biraz daha güçlü hissettiğimde “Hayatımdan memnunum, hiç evlenmesem de olur” diyorum ama bu düşünce genellikle çok kısa sürüyor. İçimden başka bir ses “Boşuna kendini kandırmaya çalışma” diyor ve işte o zaman çok mutsuz oluyorum.

Dr. Başak: Ve o zaman mutlu olmak için ‘gerçek bir aşka’ ihtiyacınız olduğuna ve ancak öyle mutlu olabileceğinize daha da çok inanıyorsunuz. Birileriyle tanışmanın özlemini duyuyorsunuz. Peki bunun için bir şeyler yapıyor musunuz?

Danışan: Nasıl bir şeyler yapabilirim ki? İş ve ev arasında gidip geliyorum. Ayrıca çalıştığım yerde de düzgün insan yok, olanlar da hep evli veya kız arkadaşları var. 

Dr. Başak: Arkadaşlarınız bu durumunuzu biliyor mu? 

Danışan: Pek biliyorlar sayılmaz. Onlara mutsuzluğumu göstermemek için sürekli “Ben hayatımdan çok memnunum, bekarlık sultanlıktır” gibi saçma şeyler söylüyorum. Onlar da inanıyor herhalde ki beni kimselerle tanıştıran olmuyor. Ayrıca tekrar birileriyle çıkma fikri de beni çok korkutuyor.

Dr. Başak: Anladığım kadarıyla bir yandan ilişkiniz olmasını isterken, diğer yandan da bu konuda bir şey yapmak istemiyorsunuz. Böyle bir tutum içindeyken yeni insanlarla nasıl tanışacaksınız? Peki arkadaşlarınız nasıl oldu da birileriyle tanıştı ve bir ilişki yaşamaya başladı? Umarım onlar şanslı demeyeceksiniz. 

Danışan: Öyle düşünmüyorum desem yalan olur. 

Dr. Başak: İlişkilere ve erkeklere ait bunun gibi daha bir çok korku, yanlış inanç ve önyargınız var sanırım. Doğal olarak bunlar da davranışlarınızı kısıtlıyor. Siz de farkında mısınız?

Danışan: ‘Şanssız olduğum?’ gibi düşüncelerimi mi kastediyorsunuz.

Dr. Başak: Evet. Erkekler veya ilişkiler deyince aklınızdan başka neler geçiyor?

Danışan: “Etrafta düzgün bir erkek yok,” “Erkekleri anlamak çok zor,” “Daha iyisini bulunca seni terkederler,” “Sen aşık olursun onlar seni kullanır” gibi bir sürü şey geçiyor aklımdan. 

Dr. Başak: Bazı kadınların ilişkilere dair sizin gibi yüzlerce olumsuz düşüncesi vardır. Bazı kadınlarsa çok daha umutlu ve olumludur. “Bende bir sorun olduğunu düşünmeye başladım ama ne olduğunu bilmiyorum” demiştiniz biraz önce. Aklınızdan geçen düşünceler, sorununuzun kaynağı olabilir mi? 

Danışan: Yani benim yalnız olmam, kimseyle tanışamam düşünce yapımdan mı kaynaklanıyor?

Dr. Başak: Biraz önce söylediğiniz cümleleri düşünün. Bunun gibi başka cümleler yakalayabilir miyiz sizce?

Danışan: Kendimle ilgili de çok fazla şey söylüyorum; “Şişmanladın, seni kim beğenir?,” “Etrafta bu kadar genç kız varken, kim seni ne yapsın?,” “Kendine güvenin yok, erkeklerle nasıl başedeceğini bilmiyorsun, en iyisi sen bu işten vazgeç.”

Dr. Başak: Ve bu düşünceler aklınızdan sadece ara sıra geçmiyordur. Günde aşağı yukarı 10 kere olabilir mi?

Danışan: Bazen daha fazla bile olabilir.

Dr. Başak: Bu düşünceleri bir yere yazalım. Şimdi, ilişkilerinde sorunlar yaşayan veya şu sıralar yalnız olan bir arkadaşınızı düşünün, var mı öyle biri?

Danışan: Evet, bir arkadaşım daha var benim gibi. Onunla da dertleşiriz bu konuları.

Dr. Başak: Peki, bu arkadaşınıza biraz önce kendinize söylediğiniz ve buraya yazdığınız bu olumsuz cümleleri günde 10 kere söyleseydiniz arkadaşınız ne yapardı?

Danışan: Kendini camdan aşağıya atardı herhalde. Şaka bir yana, çok mutsuz olurdu. Ama kimseye bu kadar acımasız davranamam.

Dr. Başak: Kendiniz hariç! İnsanlar genellikle kendilerine yaptıkları eleştirilerde daha acımasız olurlar. “Arkadaşıma bunları söyleyemem” dediniz ama diyelim söylediniz. Bu sözler karşısında onun davranışları, duyguları ve düşüncelerini tahmin edebilir misiniz?

Danışan: Ona “Şişmanladın, seni kim beğenir?” desem, zavallım kendini çok çirkin hisseder ve kimseyle tanışmak istemez.

Dr. Başak: Bir ortama girdiğinde davranışları nasıl olurdu?

Danışan: Kendine güvensiz olurdu, girişken, neşeli olmazdı, dikkat çekmemeye çalışırdı. Sessiz kalırdı.

Dr. Başak: Yani hissettikleri, davranışlarını, hatta beden dilini bile etkilerdi. Aynı ortamda onunla ilgilenen bir erkek iletişime geçmeye çalışsa nasıl davranırdı?

Danışan: Ürkek, güvensiz, çekingen.

Dr. Başak: Bu durumda o kişiyle olumlu ve sağlıklı bir iletişim kuramazdı ve hatta yaşadığı bu olumsuz duygular yüzünden mesafeli davranıp kişiyi uzaklaştırabilirdi. Bu durumda karşısındaki erkeğin aldığı tek mesajsa ‘bu kadın benimle ilgilenmiyor’ olurdu. 

Danışan: Yani aklımdan geçen bu olumsuz düşünceler, duygularımı ve davranışlarımı etkiliyor. Haklısınız, aklımdan “Seni kim ne yapsın?” geçerken, bana yaklaşan birine gülümsemek pek kolay olmuyor. Hatta biraz da gergin oluyorum.

Dr. Başak: Peki siz böyle gerginken karşınızdaki kişi o sırada ne hissediyor olabilir?

Danışan: “Bu kadın benden hoşlanmadı, onu geriyorum, gergin kadınlardan hoşlanmam, gergin kadınlar beni çok gerer, buradan hemen kaçmalıyım” diye hissediyordur.

Dr. Başak: İsterseniz şimdi konuştuklarımızı bir gözden geçirelim. Her şey kendinize söylediğiniz olumsuz cümlelerle başlıyor. Bu düşünceler duygularınızı, duygularınız da davranışlarınızı ve beden dilinizi etkiliyor. Bunun sonucunda da olumsuz deneyimler yaşıyorsunuz. Bu yaşadığınız olumsuz deneyimlerse ilk başta aklınızdan geçen düşünceleri pekiştiriyor ve kendinizi bir kısır döngü içinde buluyorsunuz. Öyleyse bu döngüyü kırmak ve diğerleriyle ilişkilerinizi düzeltebilmek için önce kendinizle olan ilişkinizi yoluna sokmak, kendinize güvenmeniz, kendinizi sevmeniz için çalışmamız gerekecek. Yazdığınız olumsuz cümlelerden başlayabiliriz!

Kaynak: pudra. com


En Etkileyici Parfümler

Özgür, duru, romantik, baştan çıkarıcı… Tarzınız ne olursa olsun kısa bir araştırmayla hayalini kurduğunuz parfüme ulaşmanız an meselesi. Parfüm seçiminde notaların tene uyumu ve uyandırdığı duygular kadar şişe tasarımının etkileyici olması da önemli. Parfümünüz bir bütün olarak sizi yansıtmalı. Bu amaçla sizler için en etkileyici parfüm şişelerini derledik.

Guerlain La Petite Robe Noire

Guerlain La Petite Robe Noire, küçük siyah elbisenin fenomen hikayesiyle romantik aynı zamanda yaramaz ve baştan çıkarıcı kadınlara sesleniyor.


Bu ürünü incelemek için tıklayın.

Paco Rabanne Invictus

Sizi erkeklerin yeni güçlü dünyasına çağıran Paco Rabanne Invictus’un tasarımı da kendisi gibi yenilmez!


Bu ürünü incelemek için tıklayın.

Marc Jacobs Daisy

Zamanında yaratıcı tasarımıyla FIFI ödüllerini de kazanan Marc Jacobs Daisy, senelere meydan okuyor ve orijinalliğini koruyor. Şişe tasarımı parfümün adı gibi papatya şeklinde ve çok renkli! Enerjik ve cesur kadınların seçimi Marc Jacobs Daisy, meyveli notalarıyla bağımlılık yaratıyor.


Bu ürünü incelemek için tıklayın.

Roberto Cavalli Just Cavalli

Piton, cam ve metalin birleşimiyle hayat bulan tasarım, Cavalli erkeğinin baştan çıkarıcı karakterini ve tutkusunu yansıtıyor.

Bu ürünü incelemek için tıklayın.

Flower in the Air

Flower in the Air, şişe tasarımında her detayın ne kadar önemli olduğunu gösteren bir diğer parfüm. Çiçeklerin özgürlüğünden esinlenen tasarım, kırmızının enerjisinden yararlanıyor ve kısalığıyla Flower by Kenzo ile arasındaki bağı vurguluyor.


Bu ürünü incelemek için tıklayın.

Lolita Lempicka Feminine

Lolita Lempicka Feminine, elma şeklindeki tasarımı ve mor rengiyle masallar kadar tutkulu!


Bu ürünü incelemek için tıklayın.

İçlerinden hiçbiri size göre değil mi? Ya da parfümünüzü değiştirmek mi istemiyorsunuz Hepsiburada’da 99,90 TL’den başlayan fiyatlarla alabileceğiniz yüzlerce parfüm modelini inceleyebilirsiniz veya kendi parfümünüzün Hepsiburada.com’daki fiyatına göz atabilirsiniz. Hepsiburada.com’daki parfümler için tıklayın. :)

Bir boomads advertorial içeriğidir.

19 Ocak 2014 Pazar

Aşkınız paraya kurban gitmesin!

İlişkide kadının erkekten daha çok kazanması ya da erkeğin mesleğinin kadının mesleği kadar cazip olmaması ilişkileri nasıl etkiliyor?

Mum ışığında yenen muhteşem bir akşam yemeğinin büyüsü, yemek bitiminde masaya gelen hesapla bozulur." Gün geçtikçe gerçek hayatta daha sık karşılaşılan bu senaryo, artık masaya gelen hesabı, erkeklerden çok kadınların ödemesinden kaynaklanıyor.  "Kadınların eş ya da sevgililerinden daha yüksek gelire sahip olması günümüz koşullarında artık tuhaf karşılanmamalı" diyen Meeting Your Match - Diğer Yarınızı Bulmak) kitabının yazarı Jackie Black, ekliyor: "Her ne kadar kadınların daha çok kazanması durumuna artık alışılması gerekiyorsa da, erkeklerin toplumda 'eve ekmek getiren kişi' olma sorumluluğu iyice yerleşmiş ve hâlâ birçok kadın bu kalıplaşmış fikirle savaşmak zorunda kalıyor."

20–30 yaş arasındaki kadınların konuyla ilgili yaklaşımları incelendiğinde ortaya şu sonuç çıkıyor; kadınlar para konusunda gelirle paralel harcama yapılmasına karşı değil. Ancak maddi özgürlükleri her ne kadar ellerinde olsa da, eşleri ya da sevgilileri tarafından daha çok ilgi görme ve korunma ihtiyacında olduklarını gizlemiyorlar.

Tabii ilişkiler ve para dengesi bu kadarla sınırlı değil. Biz ilişkilerin ve duyguların para yüzünden zedelenmesinden söz ededuralım, kadınların bir kısmı da flört ettikleri erkekleri hiçbir duygusal bağ söz konusu olmaksızın direkt olarak cebindeki paraya göre değerlendiriyor. Para avcısı bu kadınlar içinse terapist Susan Axtell erkekleri uyarıyor: "Sahip olduğunuz parayı ne kadar göz önüne sererseniz, karşınızdaki kadının arzusunun size değil paranıza karşı olması ihtimalini o kadar çok doğurursunuz."
                 
Bunların yanı sıra, bazen paranın, daha derin problemler yaşayan ilişkilerde paratoner fonksiyonu gördüğü de bir gerçek. Psikolog Christine Whelan'a göre ilişkide duygusal tatminsizlikler yasayan kadınlar, eşlerinin başarısız kariyerlerini ve az kazanıyor olmalarını mutsuzluklarının sebebi olarak görmeye meyilli olabiliyorlar.

Bu problemi çözmek içinse uzmanlar genellikle aynı yöntem üzerinde duruyor; erkeğinizin para konusunda sizden güçsüz olduğunu olabildiğince hissettirmemeye çalışmak. Ona, mesleğine saygı duyduğunuzu söylemeli, ilişkinizin mutlu ve sorunsuz devam ediyor olmasının parasal değil duygusal yoğunlukla ilgili olduğunu hatırlatmalısınız. Bunu yapabilecek olduktan sonra birlikte olduğunuz erkeğin ne kadar para sahibi olmasını istediğinize karar verip ilişkilerinizi o yönde seçmekse tamamen size ve keyfinize kalmış.

Bir kadını sinir eden şeyler

Kadınların bazı konularda sizden çok dana hassas olduklarını biliyorsunuz. Yazımızda, bir kadını çılgına çevirecek hareketleri bulacaksınız.

Kadınların çoğu, erkeklerin bazı sinir bozucu hareketleriyle başa çıkabiliyor. Bu davranışların başında, toplum içinde arkadaşlarıyla garip şekillerde tokalaşması veya güneş tutulması sıklığında çarşaflarını değiştirmesi geliyor. Ama bunlardan daha sinsi bazı hareketler var ki, işte onlar kadınları gerçekten çıldırtabiliyor. Hiç beklemediğiniz bir tavırla karşılaşmamak için kesinlikle yapmamanız gereken şeylerin ne olduğunu okumanızı tavsiye ediyoruz.

Maç esnasında onu tamamen unutmak

Söz konusu olan Avrupa Şampiyonası olsa bile, bir kadına orada değilmiş gibi davranmak affedilir bir hareket değil. Psikoterapist Profesör Doktor Tina Tessina, "Bir kadının maç esnasında unutuluyor olması, maçın ondan daha önemli olduğu izlenimini yaratır" diyor. Bunun yerine, üzgün olduğunuzu söyleyip devre arasında konuşmayı teklif edebilirsiniz. Kesin bir zaman belirlemek hem onu dışlamadığınızın bir göstergesi olur hem de geniş geniş ve içiniz rahat bir şekilde televizyonun karşısında yayılmanızı sağlar.

Son ana kadar onunla hiç program yapmamak

Bir plan yapmak için beklediğiniz şey kız arkadaşınızın araması mı? Tessina'ya göre, eğer aynı günün gecesinde bize bir şeyler yapmayı önerirseniz, daha iyi bir program önerisi almadığınızı ve onu cepte düşündüğünüzü sanabilir. Spontan olmak bazı durumlarda çok hoş olabilir ama birkaç gün öncesinden sormak kesinlikle daha kibar ve daha rahatlatıcıdır.

Tek kelimelik cevaplar vermek

Kadınların tercih ettikleri iletişim şekli genelde sözlüdür. Bazen çok konuştuklarından şikayet etseniz de sinirlendiklerinde ağızlarını bıçak açmaz. When Your Perfect Partner Goes Perfectfy Wrong (Mükemmel Eşiniz Harikaysa) kitabının yazarı Mary Jo Fay, "Erkekler tek kelimelik cevaplar verdiğinde, kadınlar bir sorun olduğunu düşünüyor" diyor. Sizden bir yazar kadar düzgün cümleler kurmanızı veya durmadan onlarla konuşmanızı beklemiyorlar. Sadece size gününüzün nasıl geçtiğini sormaları, sizinle aralarındaki bağı kuvvetlendirmek istemelerinden kaynaklanıyor.

Arkadaşlarını dışlamak

Fay, "Bir kadının sizi kız arkadaşlarıyla birlikte dışarı çağırması, size ne kadar değer verdiğinin bir göstergesidir" diyor. Eğer böyle bir daveti kulak arkası eder veya sessiz kalırsanız, hayatlarındaki önemli insanları tanımayı pek umursamadığınızı düşünebilirler. Onlarla ciddi konular hakkında konuşmak zorunda değilsiniz. Sadece ilgili küçük sohbetler de yeterli olabilir. Ve eğer onları her seferinde güldürebilirseniz sizi sevecek ve onaylayacaklardır.

17 Ocak 2014 Cuma

Beş adımda çekici kadın olma tüyoları

Kendine güven, seksi görünüş, karşı cinsi kendinize çekebilmenin anahtar kelimeleri. 

Amerika'da bu aralar pek çok kadının okuduğu 'How to be a Super Hot Woman' kitabının yazarları Mandy Simons ve Emily J. Terry'den beş küçük tüyo...

1. VÜCUDUNUZU İLK ÖNCE KENDİNİZ SEKSİ HİSSEDİN
Çok kulanılan bir klişe olarak bakarız çoğumuz, içimizde gerçekten hissettiğimiz şeylerin dışa yansıdığı fikrine. Ama eğer çekici görünmek istiyorsanız önce kendinizle flört etmeyi ve negatif önyargıları bir kenara bırakmanız diyor, yukarıda bahsedilen kitabın yazarları. Eğer kötü bir gece geçirip bunu tüm makyajınıza ve şıklığınıza rağmen bütün gün yanınızda taşıdıysanız kesinlikle etrafa 'çekici' vibrasyonlar göndermeyeceksiniz. Pozitif olmayı öğrenmenin yanısıra kendinizi seksi bir kadın gibi hissetirecek özelliklerinizi bulmanız gerekir. Gerisi bu yönlerinize tam olarak güvenmekle alakalı...

2- BAĞIMSIZ OLUN 
Geçmiş dönemlerin bağımlı kadın tipi artık kitaplarda kaldı. Günümüz kadını kendine yettiği ve güvendiği kadar erkeklere çekici geliyor. Erkeğin vereceği güvenlik hissine değil onunla birlikte ama kendi ayaklarınızın üzerinde durduğunuz bir yaşam daha çarpıcı ve istenen bir kadın tipi sunuyor günümüzde. Bir ilişkide bile olsanız erkek sizin de etkin olduğunuz, küçük romantik geziler ve geceler bplanladığınız ve herşeyi ona bırakmadığınız bir yaşamı arzuluyor.

3-  İÇİNDE  RAHAT ETTİĞİNİZ VE SEKSİ KIYAFETLER SEÇİN
Seksi olmanın anlamı illla ki bol dekolte değildir. Herşeyden önce hangimiz bir model vücuduna sahibiz? Önemli olan kendini taşıdığın kıyafetin için güvenli hissetmen, bu güvenli duruş herşeyden daha çok çekici görünmeni sağlayacaktır. Çünkü en kötü görünen kadın, kendini içinde güvenli hissetmediği kıyafetlerle ortada dolaşan kadındır. Rahat bir kıyafetin içine de süper seksi iç çamaşırlar giyebileceğinizi ve bunun hissetirdiği yükselmeyi etrafınıza hissetireceğiniz unutmayın.

4- KIRKLI YA DA ELLİLİ YAŞLARDA OLMAK SİZİ DAHA AZ ÇEKİCİ YAPMAZ
Yaşınızla barışık olun, ne demişler 'her yaşın ayrı bir tadı var'. 40'lı y ada 50'li yaşlardaki Hollywood yıldızlarını gözünüzün önüne getirin ve hissetikleri kendine güveni kendinize örnek almaya çalışın. Olgunluk ve yaşam hakkında sahip olduğunu  bilgi sizi pek çok genç rakibenizin önüne geçiriyor, bunu unutmayın. Ve kimse görmese dahi asla pazardan alınmış pamuklu iç çamaşırlarını giymeyin. Unutmayın herşeyden önce kendinizi seksi görmeniz gerekiyor.

5- HANGİ YAŞTA OLURSANIZ OLUN SPOR YAPIN
Ana Kournikova, Danika Patrick ya da  Maria Sharapova olun demiyor tabi bize yazarlarımız ancak bir sporu ucundan da olsa yapabilmek sizi fit kılacağı gibi erkeklerin gözünde daha eğlenceli kılacaktır. Sevgili kadınlar belki sizin hiçbir tüyoya ihtiyacınız yoktur ancak bu tavsiyeleride aklınızın bir köşesinde tutmak günün birinde işinize yarayabilir.


Modanın hiçbir zaman değişmeyen kuralları

Her daim şık olmayı kim istemez. Ancak bunun zahmetli bir iş olduğunu düşünüyorsanı yanılıyorsunuz. Çok küçük detaylara dikkat ederek siz de her daim şık olabilirsiniz.

Modacılar her yıl favori olan kıyafetleri, ayakkabıları ve aksesuarları belirlese de şu gerçeği unutmamalısınız; her kadın kendisinin modacısıdır. Ancak kendi tarzınızı yaratırken de modanın hiçbir zaman değişmeyen kurallarına dikkat etmekte fayda var.
       
RENK VE DURUŞ
Tek renklilik, kurtarıcınız olabilir. Tepeden tırnağa aynı renkte giysiler giyerseniz, uzun, bölünmemiş bir çizgi illüzyonu yaratmış olursunuz. Bu da sizi daha ince gösterir ve kusurların daha az göze çarpmasını sağlar. Siyah, devetüyü, krem, koyu kahve gibi nötr tonları kullanmayı tercih edin.

BEDENİNİZE UYMALI
Vücudunuza çok büyük (uzun, bol tişört ya da elbiseler gibi), ya da çok küçük (kısacık, üzerinize yapışan tişörtler gibi) gelen giysiler, sizi olduğunuzdan daha kilolu gösterir. Bu nedenle kendi bedeninizde uygun giysiler satın alın. Böylece vücut hatlarınız daha ölçülü biçimde ortaya çıkar.

YAPIŞKAN DEĞİL, AKIŞKAN
Giydiğiniz kumaşlar ikinci bir deri gibi üzerinize yapışmamalı, yapışmadan sarmalı. Jean gibi sert kumaşlar çıkıntıları toplayıp saklarken, poplin ve keten gibi daha az sert kumaşlarda fazlalıklar pörtleyebilir. Çok ince kumaşlarsa en tehlikelisidir. Hem iç gösterebilir, hem de vücuttaki çıkıntıları iyice ortaya serer. Böylece “Güzel olayım” derken daha da kötü bir hal alabilirsiniz. Bu nedenle kıvrımlı bir şekilde inen, yapışmayan ama akışkan duran kumaşları tercih edin.

PANTOLON ALIRKEN
Kıyafetler arasında pantolonlar önemli bir yer tutar. Bu nedenle pantolon seçimi de önemlidir. Pantolonda en iyi görüntüyü elde etmek için büzgüsüz ve pilesiz pantolonları tercih edin. Çünkü bunlar sizi daha göbekli gösterir. Ayrıca göbek deliğinizin yaklaşık 2.5 santim aşağısında biten, az düşük belli ve paçaları hafif geniş pantalonları da giyebilirsiniz. Pantolon paçalarının hafif geniş olması kalça genişliğini dengeler.

ETEK KİLOYU ÖRTER
Etek alırken kilonuza çok dikkat etmeniz gerekir. Özellikle etekler büyük popolarla tombik göbekleri gayet şık bir biçimde kamufle eder. Eteklerde diz hizası uzunluğunu tercih edin. Çünkü diz hizasındaki etekler bacaklarınızın en iyi şekilde görünmesini garantiler. Kısa boylular ise uzun etek giymemeli

Gerçekten aşık olduğunu nasıl anlarsın?

Bir erkeğin size aşık olup olmadığını anlamak hiç de zor değil. İşte bir kaç ipucu...

İltifat eder 
Erkekler her ne kadar "Benim için iç güzelliği önemli, fiziki değerlere çok önem vermem" deseler bile mutlaka dış güzelliğe bakarlar, öncelikle bir erkek âşık olduğunu ilk olarak sizi baştan aşağı süzerek belli eder.

Giyiminize, makyajınıza, yüz hatlarınıza, kilonuza, el- ayak bakımınıza, saçlarınıza, gözlerinize… Kısacası onun tarafından baştan sona fiziksel bir sınavdan geçirilirsiniz. Sınav bitiminin ardından, "Ne güzel gözlerin var", "Saçlarını çok beğeniyorum", "Mini etek sana çok yakışıyor" gibi iltifatlarla karşılaşmaya başlarsınız.

Sözün kısası, iç güzelliğiniz de olsun ama yine de siz her zaman güzel ve bakımlı olmaya gayret edin. Çünkü bir gün mutlaka bir erkek tarafından iltifat alacaksınız.

Dinler 
Eğer bir erkek sizden hoşlandıysa ses tonunuzu, diksiyonunuzu; kısacası onu sözlerinizle nasıl etkileyeceğinizi merak eder. Yanınıza gelip sizinle konuşmak ve sorular sormak ister. Mümkün olduğunca ikinizin de hoşuna gidecek güncel konular bulmaya çalışın. Ona soracağınız sorular hem kendisiyle ilgilendiğinizi gösterecek hem de onun nelerden zevk aldığına dair size ipuçları verecek.

Erkekler güldüren ve zeki kızlardan hoşlanırlar. Örneğin ona çocukluğunuzun komik anılarını anlatabilirsiniz. Ayrıca tane tane konuşmaya gayret edin. İyi bir diksiyon ve etkileyici bir ses tonuna önem verdiklerini de unutmayın.

Fedakâr olur
Eğer bir erkek sizden hoşlanıyorsa içgüdüsel olarak sizi korumak ister, örneğin kalabalık ortamlarda rahatsız olduğunuzu düşünürse sizin için tartışmaya girebilir. Size sorular sorarak ihtiyaçlarınızı anlamaya çalışır.

Sağlığınızın ve keyfinizin yerinde olmasını herkesten çok o ister. Sizi her koşulda korumaya çalışıp üzülmemeniz için elinden geleni yapar.

Zaman ayırmanızı ister
Bir erkeğin hayatta en önem verdiği şeylerden biri de ilgilenilmektir. Kısacası ona önem vermenizi ve onunla vakit geçirmenizi bekler. "Bu akşam ne yapıyorsun?", "Kiminle çıkıyorsun?", "Seni evine bırakmamı ister misin?" gibi hafif kıskançlık kokan sözlerle de hayatınıza dâhil olmaya çalışır.

Onunla ilgilendiğiniz zaman mutlu olup, ona vakit ayırmadığınız zamanlarda ise kıskançlık duyguları ön plana çıkar. Eğer bir akşam eski aşkınızla yemeğe çıkacak olursanız, "Neden, ne gerek var ki?" veya "Ben varken neden onunla yemeğe çıkıyorsun?" gibi onlarca soruyla karşılaşabilirsiniz. Yani dikkat! İlişkinizin tehlikeye girmesini istemiyorsanız eski sevgililerinizle görüşmemeye çalışın. Eğer görüşecekseniz de bunu ölçülü tutmaya çalışın.

Bilin ki o sadece sizin tarafınızdan ilgi görmek istiyordur. Ona olan konsantrasyonunuzun azaldığını hissettiği andan itibaren aklına "Acaba başka bir erkek mi var?" sorularını getiriyor olabilir.

Her halinizle güzel bulur
Elbette ki de saçlarınız yapılı olduğunda ve ışıl ışıl parladığınızda size iltifat etmesini doğal karşılıyor olabilirsiniz. Yataktan kalktığınız andan gece uyuyana kadar geçen her saniyenizde, ister bakımlı görünmek için tonlarca para harcayın isterseniz de en doğal halinizle, makyaj bile yapmadan gezin, o sizi yine de güzel bulacaktır. Bu durumda gözü sizden başkasını görmüyor demektir.

Öncelik sizsinizdir
Seven erkek sevgilisine öncelik tanır. Onun için siz, zaman zaman ailesinden ve en yakın arkadaşlarından bile önce gelirsiniz, örneğin kız kardeşiyle ve sizinle alışverişe çıktığında en güzel kıyafetleri öncelikle size alır. Önce sizin iyi olmanızı, sizin gülmenizi ve mutlu olmanızı ister.

Soğuk bir yerde sizden başka üşüyen biri varsa ceketini önce size verir, hasta olduğunuzda işine gitmek yerine önce sizi ziyaret eder, hafta sonlarını ailesiyle geçirmek yerine sizinle program yapmaya çalışır. Çünkü siz onun hayatının en önemli değerisinizdir.

13 Ocak 2014 Pazartesi

Artık saçlarınız dökülse de dert değil

Saç dökülmesinin sebepleri genellikle aşırı stres, vücuttaki hormonal değişiklikler ve ya çeşitli tıbbi tedavilerdir. Bu durum genellikle aniden ortaya çıkar ve birçok kadında 6 ay içinde düzelir, çok az kadında kronik bir problem haline gelir. 

Çok endişeli ve sinirsel olarak zayıf kadınlarda saç dökülmesi kelliğe kadar varabilir. Neyse ki kadınlarda erkelerin aksine telojen dönemi geçici olabiliyor ve genellikle saçlar yeniden büyümeye başlıyor. Herkesin yaşamının yüzde 15’lik bir kısmında telojen (saç büyümesi siklusunda dinlenme safhası) yaşanıyor. Aşırı stres ve sinirsel hastalıklar bunun tetikleyicisi oluyor. Yaklaşık 3 ay boyunca kadınlarda saç dökülmesi aşırı derecede artıyor. Yeni saçlar büyüyene kadar saçlar oldukça azalabiliyor. Yetişkinlerin birçoğu bu saç dökülmesi sorununu yaşamıştır. Saçlarını tararken, taraklarında kalan bir dolu saça üzüntüyle bakmıştır. Bu dönemler genellikle çok stresli oldukları dönemler rast gelir.

Kadınlarda görülen saç dökülmesinin bir diğer çeşidi de hormonlardan kaynaklanan genetik saç dökülmesi. Annelerinden ya da babalarından geçen genler yüzünden tıpkı irsi bir hastalık gibi yaşanıyor. Kadınlarda genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkıyor ve maalesef telojen dönemi gibi kendiliğinden geçmiyor.

Araştırmalar kadınların yüzde 13’ünün menopoz öncesi ve ya sonrası dönemlerde bu tür saç dökülmeleriyle karşılaştıklarını gösteriyor, 65 yaş üzeri kadınlarda ise bu genetik dökülmeler yüzde 75’lere kadar çıkıyor.

Genetik saç kelleşmesi
Genetik olan bu saç dökülmeleri kadınların ver erkeklerin vücudunda bulunan ve ailelerinden gelen ortak genler yüzünden ortaya çıkıyor. Bu genleri vücudunda daha fazla toplamış insanlar daha çok saç dökülmesi problemi yaşıyor ve bu sorun kelliğe kadar varabiliyor.

Kadınlarda saç dökülmesinin bir diğer nedeni de, aloepsi denilen ve toplumun sadece yüzde 2’sinde görülen bir durum. Bu durumda saç hücreleri kandaki akyuvarlar tarafından saldırıya uğraması. Bu durumda saçlar yavaş yavaş zayıflıyor ve zamanla saç büyümesi tamamen duruyor.

Saç dökülmesine karşı herkesin bir yöntemi vardır. Fakat şunu aklınızdan çıkarmayın, duyduğunuz her tedavi işe yaramaz hatta az olan saçlarınızı da kaybedebilirsiniz. Kellikle yaşamaya alışın demiyoruz, fakat yanlış tedavilerden kaçının. Kellikle baş etmek için kozmetik çözümlere başvurabilirsiniz ya da saç ektirme gibi tıbbi yöntemleri deneyebilirsiniz.

Saç dökülmesi günümüzde ilaçla tedavi edilebilir durumda. Kan basıncınızı düzenleyecek ve sizi stresin yan etkilerinden kurtararak saç büyümesini hızlandırabilecek ilaçlar ve kremler mevcut. Bunun için öncelikle bir doktora başvurmalısınız. Bunun yanında bir de cerrahi gerektiren yöntemler var.

Cerrahi operasyonlarla saç dökülmesi tamamen durdurulabiliyor hatta saçların büyümesi hızlandırılabiliyor. Ama yine de bunlar ciddi şekilde düşünülmesi gereken yöntemler.

Saç nakli
Bunun için vücudunuzun herhangi bir yerinden saç kökleri alınarak, kelleşen bölgelere ekiliyor. Bazen bu yöntem için iğne kullanılıyor. Bir çok kadın bu yöntemle hemen bütün sorunlarının bitmesini istiyor fakat böyle bir şey mümkün değil, yapay köklerin ekilmesinde sağlanan başarı kadınların istediği kadar büyük değil.

Kafa derisini küçültme
Bu yöntemde kelleşen bölgeleri yok etme mantığı var. Kafanızda hala saç olan bölgeleri esneterek kel bölgeleri azaltılmaya çalışılıyor.

Unutulmaması gerekenler
• Kadınlarda saç dökülmeleri genellikle geçici nedenlerden kaynaklanır. Bu yüzden genel sağlığınızı kontrol edin ve sabırlı olun.
• Ailenize bir göz atın ve kelleşme riskinizi öğrenin.
• Mucizevi ilaçlardan çok fazla medet ummayın. Unutmayın ki kadınların kelleşmesinin henüz bir çaresi bulunamadı.
• Birçok kadında kozmetik ürünleri, kullandıkları şapkalar kelliğe ve saç dökülmesine yol açabiliyor. Sizinkileri iyi seçin.


Bugün Kendinize Sağlık Ve Zindeliği Hediye Edin

Çoğumuz, önemli kararlar almak ve yeni başlangıçlar yapmak için yeni bir yılı fırsat olarak değerlendiririz. 

Uzm. Dr. İlker Solmaz, “Geçmiş yıllarda hayatınızda bir türlü yer veremediğiniz spora ve doğru beslenmeye yeni yılda yer vererek 2014’ü sağlıklı ve zinde bir hayatın miladı kabul etmeniz kaliteli ve mutlu bir hayatı da beraberinde getirecektir. Sağlığınız için nereden dönerseniz kardır” diyerek, yeni yılla birlikte sağlıklı ve mutlu bir hayata başlamak isteyenler için önemli açıklama ve tavsiyelerde bulundu.

Spora ve Egzersize Yeni Yılda Zaman Ayırın
Sporsuz geçen her günün kas ve iskelet sistemini zarara uğrattığını belirten Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. İlker Solmaz, “Spor, yaşamınıza sağlıklı ve aktif yıllar ekler. Düzenli egzersiz yapmak, kas ve iskelet sisteminizi forma sokar ve zaman zaman gelen nedeni bilinmeyen ağrılarınızın son bulması sağlar. Ayrıca düzenli spor ve egzersiz yapan birey kendine güvenen, günlük stresten arınmış bir kişi haline gelir. Yeni yılı, yeni bir başlangıç kabul ederek geleceğinize yapacağınız en büyük yatırım egzersiz ve sağlıklı beslenme olacaktır. Ağrısız bir gelecek bununla mümkündür.” önerisinde bulundu.

Eklem Ağrılarına karşı Tam Tahıllı Gıdalar Tüketin!
Günlük hayatta sıkça rastlanan eklem ağrılarının önüne sporun yanı sıra sağlıklı ve doğal gıdalar tüketilerek geçilebileceğinin de altını çizen Uzm. Dr. İlker Solmaz, “Beyaz unlu mamulleri hayatınızdan çıkartarak, tam tahıllı; “kepekli ekmek, yulaf ezmesi ve kahverengi pirinç” gibi gıdaları daha fazla tüketmelidir. Tam tahıllı besin grupları inflamasyonu azaltarak eklemleri sağlıklı tutmaya yardımcı olur ve sindirimin kolaylaştırır” dedi.

Yeni Yılda Sağlıklı Ve Zinde Bir Hayata Sayfa Açmak İsteyenler İçin Uzman Dr. İlker Solmaz Şu Önerilerde Bulundu:

1. Kafeinli içecekler kemiklerdeki kalsiyum oranını düşürerek idrarla magnezyum atılmasına neden olur. Gün içerisinde Türk kahvesi, çay, kola gibi içecekler, olabildiğince az tüketin.

2. Eklem ve kemiklerdeki dejenerasyonları önlemek ve kemik dokusunun korunması adına, elma sirkesi ve asma yaprağını magnezyum, silfür fosfat, demir gibi birçok minerali içerdiği için yemeklerde sıkça bu besinlere yer verin.

3. Kemik gelişiminde olumlu katkı sağlaması, eklemlerin tamirini ve onarımını gerçekleştiren Kelle Paça çorbasının, yapısında bulunan sığır jelatini %99 protein içerdiğinden eklem ağrılarından şikayetçi olanlar bu gıdaları sıkça tüketmelidir.

4. Tam tahıllı besin grupları inflamasyonu azaltarak eklemleri sağlıklı tutmaya yardımcı olur ve sindirimin kolaylaştırır. Beyaz unlu mamulleri hayatınızdan çıkartarak, tam tahıllı gıdalar “kepekli ekmek, yulaf ezmesi ve kahverengi pirinç” gibi gıdaların daha fazla tüketin.

5. Düzenli egzersiz yapmak kas ve iskelet sisteminizi forma sokar ayrıca zaman zaman gelen nedensiz ağrılarınızın son bulması için düzenli egzersiz ve spor yapın.

Spor yaparken en iyi enerji kaynağı

Spor yaparken yağ dokusunun kas dokusuna dönmesiyle vücut toparlanır ve incelir. Kilo düşüşü görmüyorsanız fazla kalori alıyorsunuzdur.


En iyi enerji kaynağı karbonhidrat mıdır?

Proteinlerin vücut için önemli görevlerinin olması onların enerji kaynağı olarak kullanılmalarını önler. Eğer vücutta yeterli karbonhidrat yoksa yağlar ve proteinler enerji olarak kullanılırlar. Ama bu yorgunluğa ve bulantıya neden olacak atık maddeler oluşturur. Yani karbonhidratlar spor yaparken en iyi enerji kaynağıdır.

Yüksek protein düşük karbonhidrat almak daha fazla yağ yaktırır mı?

Hiçbir diyet vücudun egzersiz sırasında yağ yakmasını sağlamaz. Yağ ancak 20 dakikalık egzersiz sonrasında kullanılır. Ve çoğu kişi 15-20 dakika yaptığı egzersiz sırasında yağ yakamaz, daha uzun süre devam edilmelidir. Karbonhidrat yerine proteini arttırmakla değil egzersizin süresini 20 dakikayı geçirdiğiniz sürece yağlar yanmaya başlamaktadır.

Vejeteryan diyetler sağlıklı mıdır, Sporu olumsuz etkiler mi?

Vejeteryan diyetler doğru beslenildiği sürece sağlıklıdır. Vücut için gerekli olan proteinin bitkisel kaynaklardan sağlanması ve doymuş yağ içeren et ve et ürünlerinin azaltılması sağlığı olumsuz etkilemez. Sadece B 12 vitamini kontrol edilmelidir.

Kramplar terleme ile fazla su kaybına bağlı olarak oluşmaktadır. Egzersiz öncesi, sırası ve sonrası su içmek su kaybını önler.

Kafeinin performansa etkisi nedir?

Kafeinin uyarıcı, dikkat ve koordinasyonu arttırıcı özelliği vardır. Performansı arttırıcı etkisi de vardır. Fakat bu olumlu etkilerinin yanında diüretik özelliğiyle idrara çıkışı arttırmaktadır. Kafeinin egzersiz öncesi kan basıncını artırdığı da görülmüştür bu nedenle kan basıncı yüksek olan kişilerde dikkat edilmelidir. Çay ve kahve aynı zamanda demir emilimini azalttığı için çok içenler demir yetersizliği oluşabilir. Bu anemi ve yorgunluğa neden olur.

Kas dokusunda artış nasıl sağlanır?

Kas dokusunu arttırmak için beslenmenizde protein miktarını arttırmak yerine egzersizi arttırmak gereklidir. Eğer yiyecek artar egzersiz artmazsa yağ dokusu artar. Kasın artması için kuvvet antrenmanları yapılır ve diyete ek enerji eklenir. Ama bu aşırı protein yüklemesi ile değil!

Aminoasit suplemanları kullanılmalı mıdır?

Sporcuların yaygın bir şekilde kullandığı aminoasitler doğal olarak yiyeceklerden aldığımız aminoasitlerdir. Yiyeceklerle alınan, tablet veya toz olarak tüketilen aminoasitler vücutta aynı şekilde kullanılır. Yani dışarıdan alınan tablet şeklindeki aminoasitlerin etkisi yiyeceklerden alınandan farklı değildir. Fazla miktarda alınırsa bu proteinler su kaybına, idrarla kalsiyum atılmasına neden olur.

Sporcuların sıvı gereksinimi ne kadardır?

Vücudumuzda önemli görevleri olan su spor yaparken de çok önemlidir. Su ihtiyacı ısı, nem, aktivite yoğunluğu ve ortama sağlanan uyum gibi çeşitlere bağlı olarak değişir. Sıcak ve nemli havalarda sporcular terleme ile sıvı kaybına bağlı kilo kaybederler. ½ kg kayıp için 2 su bardağı su tüketilmelidir. Bu kadar zamanda yağ kaybı olmayacağı için spor öncesi ve sonrası kiloya bakılarak sıvı kaybı saptanmalıdır.


Vücudunuz Alarm Veriyor Olabilir!

Sık sık idrara çıkıyorsanız, idrar yaparken yanma, kanama, idrar kaçırma, ani sıkışma, gece idrara kalkma, idrarı tam olarak yapamama veya zorlanma yaşıyorsanız mutlaka en kısa zamanda bir üroloji hekimine başvurun. Vücudunuz size hastalandığınıza dair sinyal veriyor olabilir… 

Erkeklerde daha sık görülen mesane kanseri ile ilgili merak edilenleri Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Uzmanı Op. Dr. Basri Çakıroğlu’ndan öğrendik…

- Mesane Kanseri nasıl oluşur? 
Mesane tümörleri (İdrar Kesesi Tümörleri), Mesane (idrar kesesi) kanseri, mesanenin duvarını oluşturan dokulardan kaynaklanan kötü huylu tümörlerdir. Mesane kanserlerinin %90'ı transizyonel hücreli karsinomlar adı verilen mesanenin iç yüzeyini döşeyen hücrelerden kaynaklanan tümörler oluşturur. Erkeklerde prostat, akciğer ve kalın barsak kanserlerinden sonra dördüncü sıklıkta görülen kanser türüdür.

- Kimlerde ve hangi yaş grubunda daha sık görülür?
Mesane kanseri, prostat kanserlerinden sonra günümüzde erkekler arasında en sık görülen kanserlerdendir (genitoüriner sistemin 2. sık kanseridir). Erkeklerde kanser vakalarının yaklaşık olarak yüzde 10'nu oluşturur. Kadınlarda en sık görülen sekizinci kanser türüdür. ve tüm kanser vakalarının yüzde 4'ünü oluşturur. Mesane kanseri çocukluk dahil her yaşta olabilir. Ortalama görülme yaşı 65-70’dir. Vakaların 2/3’ü 65 ve daha üstü yaşlarda görülür. 35 yaşın altında nadir görülür, ancak hızlı sanayileşme ile birlikte bu tümörlerde yaş sınırı giderek aşağıya çekilmektedir. Erkekler kadınlardan 2-3 kat daha fazla mesane kanserine yakalanırlar. Tanı konulan vakaların yüzde 85’inde kanser mesaneyle sınırlı, yüzde 15’inde ise çevre dokulara veya uzak organlara yayılmalar mevcuttur.

Görülme sıklığı yaşla orantılı olarak artar. Genç yaşta görülen tümörler genelde daha iyi histolojik yapıya sahiptirler ve daha iyi bir seyir gösterirler. Mesane tümörlerinin sıklığı bölgelere ve ülkelere göre değişkenlik gösterir.

- Mesane kanserinde risk faktörleri nelerdir?
Günümüzde yüzeysel ve yavaş ilerleyen mesane tümörlerinin genetik yatkınlığından söz etmek mümkündür. Birçok tümör baskılayıcı genin inaktivasyonu mesane kanseri oluşumunda rol oynadığı bildirilmektedir.
Mesane kanserinin gelişimindeki en önemli risk faktörleri sigara içmek, erkek cinsiyette olmak ve sağlıksız beslenmedir. Mesane kanserine karşı:

• Genetik yatkınlığı olanlar,
• Sigara içenler,
• İleri yaştakiler,
• Erkekler,
• Beyaz ırktan olanlar,
• Yağlı ve kızarmış yiyecekleri aşırı tüketenler,
• Kimyasal madde, boya, lastik, deri sanayinde çalışan işçiler,
• Kuru temizleyici, kağıt sanayi, petrol sanayi, kozmetik sanayi, diş teknisyenliği, gaz ve alüminyum sanayinde çalışanlar,
• Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu geçirenler,
• Uzun süre mesane taşı hastalığı olanlar,
• Uzun süreli sonda veya kateter takılanlar,
• Uzun süre fenasetin etken maddesini içeren ağrı kesici kullananlar,
• Mesane bölgesine yüksek doz ışın tedavisi uygulananlar (risk 4 kat artmaktadır),
• Kemoterapi uygulamaları görenler risk altındadır.

- Mesane kanserinin belirtileri nelerdir?
Mesane tümörünün en sık bulgusu idrarda ağrısız pıhtılı kanamadır. İdrarda ağrısız ve aralıklı kanama, hastaların yaklaşık yüzde 85’inde görülmektedir. Kanama gözle görülebilir veya mikroskopik olarak görülen kanamalar şeklinde olabilir. Bazı hastalarda sistitizm dediğimiz bulgular olabilir. Sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, zor idrar yapma gibi yakınmalar da mesane tümörünün ilk belirtileri olabilir. Kanama ile idrardan pıhtılar da gelebilir. Yayılıma bağlı ağrı olabilir, ileri evrede diğer kanserlerde de görülen halsizlik yorgunluk, kilo kaybı, kemik ağıları, sırt ve baş ağrıları, kanlı balgam, sarılık ile kendini gösterebilir. Böbrek boşaltım kanallarını tıkarsa böbrek ağrısı ve üre yükselmesi olabilir. Bunların yanı sıra karın alt bölgesinde veya bel bölgesinde ağrı bu yakınmalara eşlik edebilir. Hastalarda genellikle tipik bir muayene bulgusu yoktur. Ancak ileri evre ise karın bölgesinden hissedilebilir. Karaciğerde büyüme ve omuzda beze ele gelebilir.

- Tanı nasıl konulur?
Tanıda idrar tetkikleri önemli yer tutar. Tam idrar tahlilinde idrarda kan hücrelerinin (eritrosit) görülmesi tümör şüphesini ortaya koymalıdır. İdrar Sitolojisi (İdrarın bir patolog tarafından incelenip kanser hücrelerinin saptanmasına dayanan bir yöntem) yapılması gerekir.

- Tedavi şekli nasıldır?
Mesane kanserinin tanısı konulduktan sonra tümörün büyüklüğü ve yerleşimine göre yapılacak ilk tedavi seçeneği cerrahidir. TUR adı verilen yöntemle mesane tümörü sistoskop kullanılarak çıkarılır. Cerrahi müdahale sonrasında mesanede kalan tümör hücrelerinin tekrar çoğalarak tümör oluşturmaması ve mesanenin daha derin katlarına ilerleyerek çevre dokulara sıçramaması için özel tıbbi ilaçlar mesane içerisine verilerek kalan tümör hücreleri yok edilebilir. Bu tedavilerin tümüne intravezikal tedaviler denir. Genellikle hastanede yapılır. Mesaneye ince bir kateter yerleştirilerek ilaç mesaneye verilir. Bu tedavi sıklıkla haftada bir 6 hafta süreyle uygulanır. Uygulanan bu haftalık tedavinin sonrasında size önerilecek zamanlarda kontrole gelmeniz ve koruyucu tedavilerinize devam etmeniz gerekir. Tedavi sonrasında sıklıkla 3 ayda bir sistoskopi ve idrar sitolojisi tetkiklerinizi yaptırmanız önerilir.
Tümör adale tabakalarına tutmuş ise özellikle genç ve genel durumu iyi olan hastalarda mesanenin tamamen çıkartılması (Radikal Sistektomi) ve ardından barsaktan mesane yapılması en ideal tedavi yöntemidir. Bu ameliyat sonrası idrar yoluna bağlanan barsak mesane uygun hastalarda hasta konforu açısından en iyi yöntemdir. Buna uygun olmayan hastalarda karında idrar torbası taşınan yöntem uygulanır. Bu ameliyatlar günümüzde laparoskopik hatta robotik olarak da yapılmaktadır.

- Sistektomi nedir ve nasıl uygulanır?
Mesane kas tabakasına yayılmış ama uzak dokulara yayılmamış hastalığı olanlarda kullanılan bir tedavi yöntemidir. Uzak dokulara yayılımı olan ama tümöre bağlı aşırı derecede kanaması olan hastalarda da kullanılabilir.

Kalıcı makyajın avantajları nelerdir?


Kalıcı makyajla kalıcı güzellik sırları.

Kalıcı makyaj; lokal anesteziyle de uygulanabilen ağrısız bir medikal uygulamadır. Kalıcı makyaj veya güzellik uzmanlarının değimiyle 'mikro-pigment uygulaması, mikro, steril ve tek kullanımlık bir iğneyle doğal ve mineral renklerin deri yüzeyinin hemen altına aşılanması olarak açıklanıyor. Anti alerjik boyalar özellikle yüz ve vücut kullanımı için tasarlanmış olup, katkı ve koku maddesi içermez. Daha çok kozmetik-dövme sayılabilecek bu işlem sayesinde kaş, göz çizgisi veya dudaklarda doğal cilt rengine uyumlu makyaj uygulanıyor. Bu sayede cillteki bazı ufak kusurlar kapatılabiliyor veya anatomik bozukluklar giderilebiliyor. Böylece kadınlar daha bakımlı ve genç bir görünüm kazanılabilir.

Tarihçesi: Uzak Doğu'da başlı başına bir kültür olan bu metodun kökeni cok uzun yıllara dayanmaktadır. Geçmişi 500 yılı aşan bu yönteme Kaptan Cook, coğrafi keşiflerinde rastlamış ve 1774 yılında Avrupa'ya taşımıştır. O zamandan bugüne kadar geniş kitleler tarafından kabul görmüş, araştırılmış ve yeni yöntemler geliştirilerek zenginleştirilmiştir.

Hangi bölgelere uygulanır?

Majör uygulama alanları, kaş, göz, dudaktır. Ayrıca bazı hastalıklar sonucu kaş, kirpik ve saç kaybı oluşmuş kişilerde bu alanlar doğala benzeyen çizgilerle kalıcı olarak doldurulabilir. Meme ameliyatları sonucu göğüs ucu oluşturulmasında, derideki renk farklılıklarının giderilmesinde, bazı lekelerin derinin normal rengine dönüştürülmesinde , yapay ben ve benzeri talepleri karşılamada rahatlıkla kullanılabilir.

Kaş uygulaması kimlere yapılır?

Kaşları seyrek olanlar,hiç kaşı olmayanlar,kaşlarında yara ve ameliyat sonrasında boşluğu kalanlar, kaşının şeklini beğenmeyenler, kaşları ince ve asimetrik olan kişilerde uygulanır.

Göz uygulaması kimlere yapılır?

Gözlüksüz makyaj yapmakta zorlananlar, makyaj yaparken elleri titreyenler,göz çevresini belirginleştirmek isteyenler , yüzüne göre küçük gözleri olanlara uygulanır. Ayrıca istenilen renkte çizgi çekilerek gözlere daha anlamlı bir ifade de verilebilir.

Dudak uygulaması kimlere yapılır?

Dudak kenar çizgisinin kalıcı olarak çizilmesini ve belirginleşmesini isteyenlere, üst veya alt dudaklarında asimetri bulunanlara,dudak çevresi belirsiz ve dudak renginin soluk olduğu kişilere ,dudakların çekici ve dolgun bir görünüme kavuşturulmasını talep edenlere uygulanır.

Kalıcı makyajın avantajları nelerdir?

Kalıcı makyaj yöntemiyle bayanların makyaj için harcadıkları zaman kaybı tamamen ortadan kalkmış olur. Sporcular, çalışan bayanlar, günün her saati makyajlı ve güzel görünmek isteyenler ve makyaj yapmakla vakit kaybettiğini düşünen bütün kişiler için ideal bir yöntemdir.

Uygulama:

Uzmanlar 11 kaş şekli olduğunu söylüyor. Önce yüze şekline göre kaş çiziliyor. Daha sonra kirpik ekimi ve eye liner uygulaması yapılıyor. Böylece gözler kendinden sürmeli gibi görünüyor.
Kalıcı makyajın son adımında dudaklar var. Dudakların hem içi dolduruluyor hem de kontürleniyor. Renk olarak kırmızı veya pembe gibi naturel renkler seçiliyor. boyalar, tamamen bitki köklerinden oluşuyor. Ürünler hipo-allerjik.

Kalıcı makyajda 50'ye yakın renk bulunuyor. Kimyasal olmadığı için ortalama dört yıl kalıyor. Uygulama gerekirse iki seansta gerçekleşiyor. İkinci seans ilkinden 21 gün sonra tekrarlanıyor. Çalışma genel olarak bir buçuk saat sürüyor. Renk ve şekil belirlenip sabitleniyor. Ayrıca kişiye alerjik testler yapılıyor. Uygulama sonrası kalıcı makyaj 3-5 yıl dayanıyor.

Saçlar dolgunlaştırılıyor

Saç diplerine yapılan kalıcı makyaj metodu ise saçında seyreklik olanlara o bölgelerde renk koyulaşma şeklinde uygulanıyor. Uygulama bir buçuk saat sürüyor ve 20-25 gün sonra rötuş yapılıyor. Kalıcı makyajın kalıcılığı uygulanan bölgeye ve renge göre değişiyor koyu renkler daha uzun süre kalabiliyor. Ortalama iki-üç yıl kalıyor. İşlem sırasında su bazlı boyalar kullanılıyor. Kişiye özel iğne uçları kullanılıyor. Saçların fiyatı ihtiyaca göre değişiyor.

Kalıcı makyaj büyük kolaylık sağlıyor!

Kalıcı makyaj parlak ve yüzeysel görünen normal makyaja oranla daha doğal görünüyor. Bunun yanı sıra makyajı tazeleme, yenileme, ekleme gibi dertler ortadan kalktığı için, kişi hem zamandan hem de bütçeden tasarruf sağlıyor. Kalıcı herkese uygulanabiliyor. Uzmanlar ise kalıcı makyaj yaptıran müşteri grubuna çalışan kadınların hakim olduğunu söylüyor. Seyrek, çok açık renk ya da yarım kaşları olanlar, hassas gözleri yüzünden maskara kullanamayanlar, seyrek kirpikleri şikayetçi olanlar, lens kullananlar, kozmetik ürünlerine alerjisi olan kadınlar, artrit hastaları, stresli veya ağır işlerde çalışanlar, atletler, sporcular, profesyonel hayatta sürekli iyi görünmek zorunda olanlar kalıcı makyaja en çok rağbet edenler arasında bulunuyor. Yöntem, yüzde estetik açıdan simetri yaratmak isteyenler ve dağılmayan makyajın avantajını kullanmayı amaçlayan kadınlar için de ideal.

30 saniyede aşk doğuyor

Araştırmalara göre ilk 30 saniye bir ilişkinin yaşanıp yaşanmayacağını anlamak için yeterli bir süre. 

Kadının olumlu sinyaller vermesi halinde erkeğin hatalı bir davranışı ilişkinin başlamadan bitmesine neden olur. Aşağıda belirtilen özelliklere sahip ve size karşı davranışlarına dikkat eden birine 30 saniyede hemen aşık olmanız çok zor değil..

İşte çiftlerin birbirlerinde aradıkları özellikler

Espri yeteneği: 
Bir kadını veya erkeği güldürebilmek, kalbinin yarısını da kazanmak demektir. Espri yeteneği çok hafif ama etkili bir silah, küçük ama her şeyi bir anda değiştirebilecek bir detaydır. Zekice yapılan espriler, sohbetin samimileşmesini sağlayacak en etkili yöntemdir.

Gülümseme: 
Kadınların erkeklerde aradıkları en önemli özelliklerden biri de güleryüzdür. Gülümseme, sizi çekici kılan unsurlardan biridir. Yüzünüzü aydınlatan sıcak bir gülüş, onu elde etmenizi sağlayacaktır. Sonuç, kesin ve çabuktur. Üstelik gülümsemeniz sizin ne hissettiğinizi bütün kelimelerden daha iyi anlatır. Eğer mutluysanız, birinden hoşlanıyorsanız, aşıksanız veya onun için deli oluyorsanız, bunu tek kelime bile etmeden sadece bir gülümseme ile ilan edebilirsiniz.

Doğallık: 
Bütün çekiciliğinizi olduğunuz gibi gösterebilirseniz, yani doğal olabilirseniz, kesinlikle karşınızdakini etkileyebilirsiniz. Hayatı ve insanları sevmek, yaşam enerjisi ve heyecan erkekleri de kadınları da çeker. Üstelik hiç çaba sarfetmeden, doğal bir şekilde...

Sürprizler: 
Kadınlar ve erkekler sürprizlere bayılırlar. Özel günleri fırsat bilip, ona mutlu olacağı hediyeler armağan edin. Vereceğiniz hediyenin içine romantik bir şiir ya da aşkınızı esprili bir şekilde ifade edecek minik bir kart eklemeyi de unutmayın. Ne kadar etkili olduğunu göreceksiniz.

Doğru hediyeler: 
Kadınlara ve erkeklere en doğru hediyeyi seçmek, onun kalbini onikiden vuracaktır. Kadınları çiçek, parfüm ve güzel ambalajlanmış bir çikolata etkileyeceği gibi, erkekleri ise kalem ve kravatla etkileyebilirsiniz.

8 Ocak 2014 Çarşamba

Karın yağlarımı nasıl hızlı yakarım?


Nasıl spor yaparak ve beslenerek kilo vereceğinizi aklınızdan geçiriyorsanız bu stratejik bilgiler size yardımcı olabilir. İşte size en hızlı 5 yağ yakma önerisi, haber detayımıza göz atınız. 

Eğer kadınsanız büyük bir muffin kek yediğiniz için muhtemelen en sevdiğiniz jeanin içine giremezsiniz. Girebilenleri de kıskanırsınız. Eğer atıştırmadan duramayan bir erkekseniz, gençliğinizdeki düz karnınızdan eser kalmamış olabilir. Daha hızlı yağ yakamaz mısınız? Sandığınız kadar kolay olmasa da imkansız değil.

İşte yağları yakmanızı sağlayan 5 strateji..
1. Gerçekçi olun
Gerçek öneri 1: "Kilo veremezsiniz. Kimse bunu duymak istemez." Eğer jeanlerinize gerçekten girmek istiyorsanız tepeden tırnağa yağ yakmanız gerekiyor. Bedeninizdeki yağlardan kurtulmak için kendinizden başka destekçiniz yok.

Gerçek öneri 2: Biraz zamana ihtiyacınız var. "Karnınızı hemen düzleştirecek kolay bir yol yok. Dikkatli beslenirseniz ve egzersizlerinizi ihmal etmezseniz, zaman geçtikçe göbeğiniz veya basenleriniz kaybolacak. Kendinize birkaç ay verin. Kilonuz hemen değişmeyebilir ancak kıyafetlerinizi giydiğinizde farkı göreceksiniz.

Gerçek öneri 3: Bu biraz zalimce gelebilir. 20 yaşlarındaki gibi dümdüz bir karına sahip olmayı beklemeyin. "Yaş geçtikçe cilt elastikliğini kaybeder." Cilt sarkıklığı göbek gibi görünebilir. Yaş geçtikçe kaslar gücünü kaybeder, metabolizma yavaşlar ve bunlarla mücadele etmek zorunda kalırız.

2. Yağ yakıcı egzersiz: Kalbinizi pompalayın
Kalbi çalıştıran kardiyovasküler egzersiz programı yağları yakmanızı sağlar. Yürüyüş mükemmel bir egzersizdir. Düzenli ve tempolu yürüyen insanlar yağlarından ve sarkmalardan kolaylıkla kurtulabilir. Kısa süreli yürüyüşler çok fazla etkili olmaz. Günde iki gün yürüyorsanız 3 güne çıkarın. Eğer 30 dakika koşuyorsanız bunu 45 dakika yapın.

Ara egzersizler, hafif egzersiz yapanların daha fazla yağ yakmalarını sağlar. 5 dakika yürüyüp 5 dakika koşun. Bu şekilde devam edin. Bu strateji daha fazla yağ ve kalori yakmanızı sağlayacak. Yaptığınız yürüyüş ve egzersizlerin aralıklarını sıklaştırmanız, sayısını artırmanız daha fazla kalori ve yağ yakmanızı sağlar.

3. Yağ yakıcı egzersiz: Ağırlık kaldırın ya da diğer güçlendirici egzresizleri yapın.
Haftada 3 kez yarım saat ağırlık çalışırsanız sarkmaları önlersiniz. Eğer başlangıç aşamasındaysanız önce sarkmaları kontrol altına almalısınız. 2 ağırlık kaldırma dersi işinize yarayabilir. Eğer sarkmaları kontrol altına aldıysanız haftada bir 2 ağırlık dersi kontrol etmenizi sağlayacaktır. Bu konuda aklınız karıştıysa ve diğer sarkan bölgelerinizin de toparlanmasını istiyorsanız eğiticinizden yardım alabilirsiniz.

Basit bie ev egzersizi: Bir süpürge alın. Tutun ve başınızın üstüne kadar kaldırın. Sağa ve sola doğru hareket ettirin. Tekrarladıkça sıkılaşmayı hissedecek ve bu hareketi seveceksiniz. Ağırlık egzersizi boyunca maksimum yağ yakmak için her egzersizi 12-15 arasında tekrarlamalısınız. Erkeklerin ise bir hareketi 8 ile 12 arasında tekrarlaması yeterli.

4. Yağ yakıcı egzersiz: Şınav egzersizi
Sarkmalardan kurtulmak için insanlar sürekli şınav hareketi yapmayı planlar. Bu hareket karın ve bel çevresi yağlardan kurtulmanızı sağlar. Aynı şekilde bu şekilde oturup kalkmak basenlerdeki yağları da eritir.

5. Nasıl yağ kaybedersiniz: Beslenmenizi gözden geçirin
Her hafta beslenmenize yağ yakan şeyler ekleyin. Bunlar acı biber, yağsız süt ürünleri ve yağsız besinler olabilir. Bazı araştırmalar bazı yiyeceklerin metabolizma hızlandırıcı etkisine dikkat çekiyor. Örneğin biberin bu tür etkisi olduğu belirlenmiş. Günlük beslenmenizde diyetinize yardımcı olacak yağsız gıdaları tercih edin. Ufak besinleri sıkça tüketmek de kilo vermenizi sağlıyor. Günde 5 kere, daha ufak porsiyonlarda yiyeceklerinizi yemek kilo vermenize yardımcı olurken, her zaman enerjik kalmanızı sağlar.

7 Ocak 2014 Salı

Light yazan her şeyi yemeyin

Kilo problemi yaşayan insanların düştükleri diğer bir tuzağın adı da 'Light Ürünler' adı altında toplanan, sözde şişmanlatmayan gıdalardır. Acaba bu ürünleri kullanmak doğru mu?

Şişmanlığın son yıllarda hızla artması ile birlikte gıda sektöründe büyük bir yer tutmaya başlayan light ürün tüketimi de, şişmanlıkla doğru orantılı olarak artmıştır. Gerek tüketim olarak, gerekse çeşitlilik anlamında gerçekten de dev bir pazar haline gelmeye başlamıştır.

Tüketiciye, medyada yayınlanan reklamlar ve diğer pazarlama stratejileriyle bu ürünlerin kalorisiz ya da çok az kalorili olduğu fikri empoze edilmiştir. Oysa çoğunun muadili olan ürünle aralarındaki kalori farkı çok fazla olmadığı gibi besleyici değeri yönünden tezat farklar bulunmaktadır. En önemli tehlikelerinden biri ise, yapay tatlandırıcılar kullanılan bu ürünlerin fazla kalori alımından çok, acıkma hissini hızlandırıyor olmasıdır. Bunun neticesinde de, bırakın zayıflamayı normal kilonuzu bile korumanız güçleşecektir. Diğer ikinci bir tehlike ise hiç kalori almayacağımızı ya da az kalori alacağımızı düşünerek bu tip ürünleri normallerine göre en az iki kat daha fazla tüketiyor olmamızdır. İnsanlar bir tane normal bisküvi yemektense, iki tane light bisküvi yemeyi tercih ediyorlar. Peki neden? Bunu tercih ediyorlar çünkü iki tane bisküvi alarak hem gözlerini hem de duygusal açlıklarını gideriyorlar. Ve bunun sonucunda da kilo almayacaklarına inandıkları için içleri rahat oluyor.

Ambalajları okumak imkansız
Market raflarındaki bu tip ürünlerin ambalajlarını dikkatle inceleyin, okuyun ve light olmayanları ile mukayese edin. Diğerlerine göre daha göz alıcı ambalajlar içerisinde ve muhakkak elinizin hemen uzanabileceği bir yerlerde olacaklardır. Adı üstünde light olan ve normallerine göre daha az kalori içeren bu ürünlerin açıklama bilgilerini dikkatlice okuyun. Zorlandınız değil mi? Çoğu kere yanınızda bir büyüteçle dolaşmanız gerekecektir. Light yazısı kutunun ya da ambalajın tamamını kapsarken, bu ürünün neler içerdiğini okumak isterseniz gerçekten de çoğu kere bir büyütece ihtiyacınız olacaktır. Oldu, okumayı başardınız diyelim. Bu göz alıcı ürünlerin kalori değerlerinin bazen dayatıldığı gibi mucize oranlarda az olmadıklarını da göreceksiniz. Kaldı ki yüzlerce kez tekrarlayacağım gibi bir ürünün kalori ve yağ miktarından çok, içerisindeki kimyasallar ve katkı maddelerinden dolayı açlık hissi artıyor ve devamlı bir şeyler tüketmek kısırdöngüsüne giriyorsunuz.

Hadi mucize oranda az kalorili olanlardan bir tane buldunuz diyelim. Hadi mucize bir şekilde bu ambalajın içindekiler bölümünü de okuyabildiniz diyelim. Karbondioksit, renklendirici maddeler, tatlandırıcılar gibi hiç de besin hissi vermeyen bir dolu şeyle karşılaştınız değil mi? Havadan oksijen alıp karbondioksit vermeye çalışırken, gönüllü olarak karbondioksit gazı mı alıyoruz bedenimize biz? Renklendiriciler; eskiden beri bu yuvarlak ifadeden çok şüphelenirim ben.

Bedenin beslenme açısından birkaç temel şeye ihtiyacı vardır; su, gıdalar, gıdalarla alınan vitamin ve mineraller. Yani su içmek ve beslenmek, bedenin varlığını sürdürebilmesi için temel ihtiyaçlarsa, zaten bunları tüketiyor olacağımız aşikardır.

Bol light ürün çeşidi
Light sektörün en büyük pazarlama aracı da ambalajlama ve renklendirme üzerine kurulu. Doğal olanı al, şekillendir, renklendir, oyna, sür market raflarına. Biz de doğal doğal alıyoruz, şişmanlayıp şekilleniyoruz, utanıyoruz kırmızı oluyoruz, kilomuza laf ediliyor sinirden morarıyoruz, moralimiz bozuluyor beyazlıyoruz, ciddi ciddi de renkleniyoruz yani. Sonra sektör kendi kendine, ‘’Allah allah, ikinci bir sektör daha çıktı haberimiz yok, hadi bir el atalım arkadaşlar’’ demiş oluyor. İçimizde; gözünü, kulağını damak zevkini, felç ettikleri ikinci bir kişi daha yarattıklarından bu defa da ona yükleniyorlar. Light ürünler mucizesi başlıyor elbette. Light light, bol bol kullanılınca hiç şişmanlamayacağımızı, hep zayıf kalacağımızı sanmamızı istiyorlar. Hatta daha ileri gidip şişman olanlarımızın da böyle zayıflayacağını ilan ediyorlar. Bir yere kadar direnebiliyoruz belki, ama bunu uzmanlar falan da önermeye başlayınca elimiz kolumuz bağlanıyor.

Hatta ülkemizde zayıflama konusunda uzman bilinen insanları bile light gıda reklamlarında görmeye başladık son aylarda. O zaman kimse bize dönüp de niye aldanıyorsunuz diyemez değil mi? O diyemeyen kimselerden biri olmak istemiyorum ben. Aksine bu tuzağa düşmeyelim demek istiyorum. Gerekirse gerçekten de bir büyüteçle çıkalım alışverişlerimize ve light yazan her şeyi iyice okumadan, hatmetmeden atmayalım alışveriş sepetimize. Biz de bu yolla ilk cevabımızı vermiş olalım sistemin yanıltıcı stratejilerine.

Söz konusu bu bilgilere bir de insanların bilinçsiz tüketimi eklenince istenilen sonuçlara ulaşmak neredeyse imkansız bir hal almaktadır.

Yağı, şekeri, tuzu azaltılmış ve en az %25 düşük kalorili gıdaların light kapsamında bilinmesidir, yaygın olan. Light ve kepeği birlikte değerlendirmekse son derece yanlış bir düşünce olacaktır. Kepek; buğdayın, çavdarın ve arpanın çevresini saran kabuktur. Bağırsaklarda emilmediği için de nerdeyse kalori değeri yoktur. Ancak herhangi bir ürünle kullanıldığında farklı değerlendirilmesi gerekir.

Doğal ekmek ne demek?
Neden diğer ürünlerden değil de sadece kepekli ürünlerden örnek verdiğimi açıklamam gerekirse, cevap son derece basittir aslında. Türkiye; ekmek tüketiminde dünya sıralamasında birinci sıraya oturan bir ülkedir. Yani ekmek temel beslenme aracımızdır. O nedenle sadece bu konuda örnek vermek istedim. Bütün ürünleri tek tek ele alıp canınızı sıkmak değil amacım. Ama mademki ekmek Türk insanının beslenme alışkanlığında Dünya sıralamasında bile ilk sırada yer alıyor o zaman gerçekten de en önemli ürünümüz demektir. Kısaca toparlamak gerekirse, kepekli olmuş ya da olmamış ekmeğin kalori değeri olarak da, çeşitlilik anlamında da çok da bir farkı yoktur birbirlerinden. Ama doğal olanı almak istiyorum gibi bir bilinçle hareket ediliyorsa elbette ki tam kepek veya tam çavdar ekmeği gibi sağlıklı olanı tercih etmek doğru olacaktır.

Light kavramıyla ilgili son gözlemimi de şöyle dile getirebilirim. Gerçekten fazla kilolarından ciddi rahatsızlık duyan ve bilinçsizce kulaktan duyma bilgilerle çözüm arayan kişilerin, çalışma ortamlarında bir çekmecelerini, her türlü light ürünler, meyve ve bitkisel poşet çaylarla doldurduklarını gördüm. Diğer taraftan ise; ikinci bir çekmecede kesinlikle bir kaçamak çikolatası, kekler, pastalar ya da albenili bir şekerleme vardır muhakkak. Bu da, bu tür davranışlarda bulunan insanların kendi içlerinde ciddi çelişkiler ve ruhsal sıkıntılar yaşadıklarını göstermektedir.

Kimse bu sorunların sadece kendi başına geldiğini, yetersiz ya da farklı olduğunu düşünmesin. Göz ve damak tadımızla bu kadar oynanmasının sonucunda bize hissettirdikleri duygularla, başka türlü bir sonuca ulaşmak çok mümkün değildi zaten. Ve bir gün bu çekmecelerin hiçbirine ihtiyacınız kalmayacağına emin olun lütfen.

Şişmanlığın çözümüne giden ilk yol; davranışlarımızı ve yeme alışkanlıklarımızı değiştirebilecek, hislerimizi kontrol ederek, bizi etkileyen dış etkenlerden koruyabilecek olan yeteneklerimizin keşfedilmesi ve konuyla ilgili bilgi düzeyi yüksek bir insan olarak tutarlı ve kararlı olmamız gerekliliğidir.

Kısaca şöyle ifade etmek isterim; 

Zayıflamak için ihtiyacınız olan güç; aklınızda, kendinizi kontrol edebilme noktanız olan beyninizde, kararlı oluşunuzda ve doğru beslenme alışkanlığı kazanma gayretinizde varolacaktır...

Halil KARGULU